Son dönemde ne zaman ABD veya Rusya gibi büyük devletlerle bir kriz yaşansa veya kriz yaratacak bir girişim olsa, Başkan Erdoğan karşıtları hemen devreye girer ve en uç siyasi tepkinin verilmesini isterler.
"Hadi yap da görelim..." mertebesinde bir tepki bu...
Bunu da en çok CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'den duyuyoruz.
S-400 alındığında, kimi "sarayın güvenliği" için alındığını söyledi, kimi "Alamazsın" diye alaycı yaklaştı, kimi de çıtayı yükselterek "Kullan da görelim" diye yeri göğü inletti.
Benzer bir tepkiyi Papaz Brunson olayında ve Trump'ın mektubunda da yaşadık. Söz buraya gelmişken, bir kez daha hatırlatalım; bu mektup olayı ısrarla 1964 yılında İsmet Paşa'ya gönderilen Johnson Mektubu'na benzetiliyor ve İsmet Paşa'nın çok sert bir cevap verdiği söyleniyor. Hatta "Yeni bir dünya kurulur" sözü bununla ilişkiliymiş gibi anlatılıyor. Birincisi o mektuba verilen cevap sert değildi ve 17 gün sonra ABD'ye giden İsmet Paşa, Johnson tarafından tehdit bile edildi. Doğrusu o günün koşullarında İsmet Paşa'nın işi hiç kolay değildi.
İsmet Paşa'nın o ünlü sözü de mektuba bir cevap olarak söylenmemişti. Nisan ayında Londra'da bir soruya verilen cevaptı.
'Türkiye ne yapıyorsa onu yapmaya devam etmeli'
Bugün de ABD'yle benzer bir gerilimin eşiğindeyiz. Aslında bu gerilimler, krizler hiç bitmedi, yakın gelecekte de bitecek gibi görünmüyor. ABD'nin, Başkan Erdoğan'ı devirmek için darbe dahil devreye sokmadığı enstrüman kalmadı. Açık açık içerideki muhalefete destek vereceklerini bile açıkladılar.
Son olarak da Başkan Biden, "son silah" dediğim ve Türkiye'nin geleceğini "ipotek" altına almayı hedefleyen "Ermeni soykırımı" iftirasını devreye soktu.
Başkan Erdoğan, Biden'ın bu haksız çıkışına hak ettiği cevabı vermesine rağmen birileri, 1975'te Demirel hükümetinin yaptığı gibi ABD üslerinin, başta da İncirlik Üssü'nün kapatılmasını istiyor.
Oysa durum 1975'le kıyaslanamayacak kadar farklı. Türkiye dünyanın birçok bölgesinde sahada ve sadece siyaset değil, silah da üretiyor. ABD'ye bundan daha iyi cevap olamaz. O yüzden sevgili Yusuf Alabarda'nın dediği gibi, "Türkiye bugüne kadar ne yapıyorsa onu yapmaya devam etmeli".
Çünkü bu siyaset, elindeki kartları kullanmakta zorlanan ABD'nin canını acıtıyor. NATO içinde "otonom" davranan Türkiye, bahane arayan ABD'ye yeni bir fırsat vermemeli.
Muhalefet ve sivil toplum ne yapıyor?
Şu gerçeği de artık kabul etmemiz gerekiyor, Soğuk Savaş döneminde kullanılan üsleri kapatma siyaseti bugün çok etkili olmayabilir. Ayrıca iftiracı ABD'yi rahatlatabilir de... Bu nedenle bu tür haksız saldırılara karşı yeni yöntemler bulunmalı. Sadece hükümet değil, muhalefet, sivil toplum ve akademi dünyası da devreye girmeli. Mesela, HDP'yi bir yana bırakıyorum, neden başta CHP olmak üzere muhalefet, iktidara yüklendiğinin onda biri kadar Biden'a yüklenmiyor ve Türkiye'nin tezlerini ABD kamuoyuna anlatmıyor? Tabii Washington'a veya Brüksel'e gidip, "Türkiye'de mal ve can güvenliği yok" diyen bir muhalefet bunu yapar mı, emin değilim.
Son bir hatırlatmayı da TÜSİAD, TOBB veya birkaç gün önce yazdığım Global İlişkiler Forumu gibi sivil örgütlere yapalım. ABD'li ve AB'li uzmanlarla PKK, Ukrayna ve enerji meselesi gibi onlarca farklı konuyu değerlendiren bu yapılar, neden Ermeni meselesi konusunda çevrimiçi sohbetler düzenlemiyor, raporlar hazırlamıyor?
Amaç gerilimi derinleştirmek değilse, çok şey yapılabilir.