ABD Başkanı Joe Biden'ın, 1981 yılında Ronald Reagan'dan 40 yıl sonra "Ermeni soykırımı" kavramını kullanması hiç şaşırtmadı. Onun siyasi geçmişine, Türkiye'ye yönelik düşmanca tavrına uygun bir davranıştı. Aslında bu mesele, ABD-Türkiye ilişkilerinde yıllardır "Demokles'in kılıcı" gibi kullanılıp duran bir manivelaydı ve ne zaman Türkiye, kendisi olmaya kalksa, bir şeylere itiraz etse, ABD onu hep bir silah olarak kullandı.
Geleneksel dış politikamızın gereği olarak Türkiye de hep aynı korkuyla tepki verdi: "Pandora'nın kutusu açılsa başımıza nelerin geleceği belli olmaz..."
O korku nedeniyle ne tavizler verildiğini bilmiyoruz. Zaten başından beri ABDTürkiye ilişkilerinde hep bir "korku" unsuru vardı.
1947'de İsmet Paşa'nın yürüttüğü ilk askeri anlaşmalar bile Sovyet korkusu altında gerçekleşti. Sonra da darbe ve tehditlerle bugünlere kadar gelindi.
Sadece son birkaç yılda bile darbe dahil denenmeyen yol kalmadı. En sonunda Biden, muhalefete destek verip Erdoğan'ı yıkacağını bile söyledi. Nasıl yapacağını göreceğiz.
'TEK ATIMLIK SİLAH'
Gazeteci Sedat Ergin'den aktarıyorum, bu tablo rahmetli Turgut Özal'ın "Yeter artık" dediği 1988 yılındaki şu çıkışını hatırlatıyor:
"Bazen ne derler, tek atımlık bir silahtır. Atarsın, biter gider... Ama devamlı 'Seni öldüreceğim, sana bir şeyler yapacağım' diye bir şantaj hikâyesinden çıkarmak icap eder bazen. Ama yapabilir miyiz, yapamaz mıyız, bunu iyi tartacağız..."
O gün nihayet gelmiş oldu, denemediği tehdit kalmayan ABD, sonunda tek atımlık silahı "soykırımı" da kullandı.
Bu da şunu gösteriyor: Yıllardır Türkiye'nin canını acıtan ABD'nin de artık canı acıyor. Eski Türkiye'de Menderes, Demirel ve Ecevit gibi ABD'ye itiraz edenler çıksa da ABD her defasında bir yolunu bulup onları etkisiz kılmayı başarmıştı. Ama artık başaramıyor. Daha önemlisi, Suriye'de, Libya'da, Karabağ'da artık ABD politikalarını boşa çıkaran yeni bir Türkiye var.
Bu da emperyal ABD'yi çaresiz yapıyor ki, kendi tarihçilerinin, eski genelkurmay başkanlarının "yalan" dediği "tek atımlık" silahı bile kullanmak zorunda kalıyor.
Küresel dengelerin yeniden kurulduğu bir zaman diliminde ABD'nin bu tek atımlık silahının ne kadar etkili olacağı şüpheli... Ama şu çok iyi biliniyor: Geleneksel siyasetçilerin ve diplomatların korkuları dikkate alınsaydı, ne Suriye ve Libya'da varlık gösterebilir ne de 30 yıldır sürüncemede bırakılan Karabağ meselesi çözümlenebilirdi.
KENDİ AYAĞINA KURŞUN SIKMAK
Bu mesele er veya geç Türkiye'nin önüne gelecekti. Başkan Erdoğan da bu gerçeğin ışığında Biden'a anlayacağı dilden bir cevap verdi.
Ama ne yazık ki, başta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere muhalefet partileri ve bazı eski diplomatlar, bu meselede Biden'ın yanında konumlandı. Hatta hep birlikte bu sonucu, gündelik siyasete alet edip, Türkiye'nin izlediği dış politikaya bağladılar.
Bunun doğru olmadığı, ABD'nin, FETÖ ve PKK'yı desteklemesinden belli. İşte bu nedenlerle Biden'ın açıklaması şaşırtıcı olmadı. Şaşırtıcı olan, Biden'ın bunu yaparken, sadece Türkiye'yi değil, Erdoğan'ı yıkmak için destek vereceği muhalefeti de zora sokmasıydı. Allah'ın sopası yok, Biden, bu çıkışıyla dışarıdan kendisinin içeriden de HDP'nin destekleyeceği CHP ve İYİ Parti'nin iktidar hayallerini de suyu düşürmüş oldu.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz