Başkan Erdoğan'ın Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk'le görüşmesi siyaset kulislerini bir hayli hareketlendirdi. Buna DSP Genel Başkanı Önder Aksakal ve HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam ile görüşmeler de eklenince doğal olarak ittifak senaryoları, erken seçim yorumları birbirini izledi.
Aslında ortada bir erken seçim yok ama bu ittifak görüşmeleri olmadığı ve olmayacağı anlamına gelmiyor. Çünkü içinden geçtiğimiz küresel süreçte, seçimden önce "Ortak Türkiye" fikri eksenli bir birliktelik çok daha önemli ve elzem.
Başkan Erdoğan, konuşmasının satır arasında bunun ipuçlarını veriyor: "Oğuzhan Asiltürk geçmişte beraber olduğumuz, benim bir büyüğümdür. Benim bu ziyaretim hem bir nezaket, hem de bu ittifak meselesinde bir seçim ittifakı mı olur geleceğe yönelik, biz terörle mücadele verirken her türlü desteğin bizim yanımızda olması lazım. Biz yalnızlığı hissetmememiz lazım."
İşin içinde ittifak var ama "Biz yalnızlığı hissetmememiz lazım" sözü çok daha derin bir mesaj içeriyor ve ittifakı da aşan bir beklentiyi dile getiriyor. Bu da birdenbire ortaya çıkmış değil. Bir arka planı var. Bir yanda geçmişe uzanan Erdoğan- Asiltürk görüşmeleri, bir yanda Türkiye'nin Doğu Akdeniz'den Libya ve Karabağ'a uzanan hatta küresel mücadelesi ve Saadet Partisi içinde gerilimlere ve soru işaretlerine yol açan CHP ile ilişkileri.
Özellikle İstanbul'da il başkanları düzeyinde CHP ile ilişkilerde ciddi tartışmaların yaşandığı biliniyor. Bunun yol açtığı huzursuzluk bilindiği için de Başkan Erdoğan'ın Asiltürk'le görüşmesi Saadet Partisi içinde yeni bir rüzgârın esmesine ve havanın yumuşamasına yol açtı. Bir rahatlama yaşandı.
Bu yüzden de Saadet Partisi kulislerinde Mustafa Kamalak gibi sert muhalefet edenlere rağmen, AK Parti ile yeni bir ilişki kurulmasına ciddi destek veriliyor. Dahası kiminle konuşsak, hep aynı şey söyleniyor: "Partide özgül ağırlığı olan Asiltürk'ün vereceği karar geniş kabul görür!"
Tabii tarihi seçimlerin yapılacağı 2023'e daha çok var, o güne kadar da sadece siyasette değil dünyada bile çok şey değişir.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
EMEKÇİLERDEN ÖDÜL ALMAK
Geçtiğimiz pazar akşamı, Türkiye'nin etkili sendikalarından Bem-Bir-Sen'in rahmetli genel sekreteri, eski basın emekçisi İbrahim Keresteci anısına düzenlenen basın ödülleri töreni vardı. Bu yıl 11'incisi düzenlenen törende, bir süre önce kaybettiğimiz değerli dostum, Yazar-Gazeteci Ahmet Kekeç, Kemal Gülmüş ve ben ödül alan gazeteciler arasındaydık. Korona günleri nedeniyle dijital ortamda yapılan töreni, Payitaht Abdülhamid dizisinin sevilen oyuncusu Bahadır Yenişehirlioğlu sundu. Çalışan, emekçi insanların elinden ödül almak ve onların gönlünde olmak gerçekten güzeldi. Ama onların özellikle yerel yönetimlerde son iki yılda yaşadıklarını duymak da bir o kadar acı vericiydi... O gece Bem-Bir-Sen Genel Başkanı Levent Uslu, yerel yönetimlerde yaşananları "faşizm" olarak niteliyor ve şöyle diyordu:
"Özellikle 31 Mart 2019 seçimlerinden sonra, baskı, zulüm, sendikal faşizm arttı. Belediye başkanları sanki belediyecilik değil, sendikacılık yapmak için göreve gelmişler. Seçim bitti fakat öç alma duygusu, kindarlık bitmedi."