Türkiye'nin 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminden sonra devreye soktuğu PKK ve DEAŞ terörünü sınır ötesinde karşılama stratejisi en başta ABD ve Fransa olmak üzere bölgeyi bölmek isteyen bütün emperyalist güçleri rahatsız etti.
Bunu özellikle PKK'nın bölgede KDP'ye karşı yürüttüğü saldırı siyasetinde görmek mümkün. Bir süredir Türkiye'de alan ve güç kaybeden PKK, bir anlamda öfkesini Kuzey Irak Kürtlerinden çıkartmak için köylere saldırıyor, yol kesiyor ve KDP Peşmergeleriyle çatışıyor.
Peki, PKK neden Barzani'ye ve Irak Kürtlerine saldırıyor?
Bunun bir tek nedeni var; Barzani'nin Türkiye ile yakın ilişki kurması. Zaten PKK, bölgede İran, Irak ve Suriye'ye değil tek bir ülkeye, Türkiye'ye saldırıyor.
Terör örgütünün önemli isimlerinden Rıza Altun bakın bunu nasıl anlatıyor:
"Bundan böyle Güney Kürdistan da hedef alanımızdadır. TC-KDP ittifakı böyle devam ederse karşılarında PKK'nın son açıklamasının gereğini göreceklerdir. Toplumsal muhalefet, ekonomik çıkarlarını sabote, siyasal ittifakları ve askeri mücadele boyutuyla büyük bir savaş ile karşı karşıya kalırlar."
Gördüğünüz gibi PKK'nın derdi emperyalizm veya Esad gibi diktatörler değil, yasal siyaset olanağının olduğu, Kürt kimliğine ilişkin ret ve inkâr politikalarının bittiği Türkiye ve Türkiye ile ilişkili Kürt örgütleri.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Biden kazanınca PKK saldırıya geçti
Bu konuda Stalinist solcu PKK'ya, düne kadar emperyalist dediği ABD ve Fransa da açık destek veriyor. Çünkü onların da Türkiye ile bitmemiş hesapları var. Bu yüzden solcu PKK, geçmişte "emperyalizmin uşağı" olmakla suçladığı "muhafazakâr Kürt" Barzani'ye saldırıyor.
İlginçtir bu saldırılar Biden'ın seçimleri kazanmasından sonra daha da şiddetlendi. Bunun nedeni de ABD'nin bölgede PKK'yı tek aparat olarak seçmesidir. Yazar Orhan Miroğlu bu sürecin daha da şiddetleneceğini söyleyerek şöyle diyordu:
"Arkasına ABD'yi alan PKK, daha seçimler bitmeden saldırıya geçti. Bugün KDP adeta kuşatma altında."
"Asıl ahlaksız sizlersiniz"
Barzani de bu saldırılara sert cevap verdi. PKK'yı Kürtlerin "baş belası" olarak niteleyen Barzani yayınladığı bildiride şöyle diyordu: "Sizler kendi siyasi, askeri ve diplomatik yenilgilerinize mazeret bulmaya çalışıyorsunuz. Size ahlaksızlığın ne olduğunu söyleyelim: Kürdistan Bölgesi'nde sorun yaratmak ve onun onlarca yıllık mücadelesini yıkmaya çalışmak ahlaksızlıktır. Ahlaksızlık halkın malını mülkünü gasp etmek ve yüzlerce köyü viran etmektir." Türkiye'yi yakından ilgilendiren bu duruma, içerideki siyasi partiler ve aktörlerin nasıl baktığı da önemli. Bu açıdan ilginç bir durum söz konusu. PKK'nın siyasi uzantısı HDP ve onunla ittifak yapan partilerin hiçbirinin sesi çıkmıyor. Başta CHP olmak üzere sol partilerin gündeminde ne ABD'nin YPG'yi taşeron örgüt olarak kullanması var, ne de PKK'nın Türkiye'yle ilişkisi nedeniyle KDP'ye saldırması. Onlar sanki bundan memnun, memnun olmayansa bir avuç Kürt aydın ve siyasetçisi... Onların da sesi duyulmuyor. Bir süre önce Diyarbakır'da bir araya gelen aydın ve siyasetçilerden biri olan yazar İbrahim Güçlü şöyle diyordu: "PKK Kürtleri yok etmek istiyor. Batı Kürdistan'da Kürt hareketini tasfiye etti ve kendisine bir egemenlik alanı oluşturdu. Oluşturduğu bu egemenlik alanı; Amerika, Rusya, İran tarafından desteklendi. Şimdi de Güney Kürdistan'ı yıkmak istiyor."