ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo: "Türkiye'nin giderek artan askeri kabiliyetleri bir endişe kaynağı."
Demokrat Parti New Jersey Senatörü Bob Menendez: "Joe Biden'ı, en yıkıcı aktör unvanını almaya çalışan Erdoğan'ı durdurmaya çağırıyorum."
İster Cumhuriyetçi ister Demokrat fark etmiyor, ABD Türkiye'nin bölgesinde etkin olmasını istemiyor. Bugün Suriye'de, Doğu Akdeniz'de, Libya'da ya da en son Karabağ'da Türkiye'nin etkin olması, bölgesel ve küresel bir aktör gibi siyaset üretmesi başta ABD olmak üzere küreselcileri ürkütüyor.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Çünkü alışmışlar her 10 yılda bir önce darbe yaptıracaklar, sonra da içerideki muhalefete el uzatarak "demokrasi"yi kurtaracaklar. Bu kısırdöngü değiştiği için öfkeliler. Türkiye o darbelerden kurtulmasaydı bugün ne Suriye'de terör koridorunu durdurabilir ne Akdeniz ve Libya'da işgalcilere meydan okuyabilir ne de Karabağ'da 30 yıllık işgale son veren Azerbaycan'ın arkasında dik durabilirdi.
Aslında bu küresel güçler Azerbaycan'ın da güçlü olmasını istemedi. Daha 90'lı yıllarda ABD, gözünü Azerbaycan'a dikmiş, darbeyle orayı da kontrol altına almak istemişti. Hem de 15 Temmuz darbesi ve İYİ Parti'yle ilişkisi nedeniyle tartışılan Enver Altaylı ve FETÖ'nün de içinde olduğu Gladyo tarafından...
Susurluk skandalı ile ilgili ön raporda Kutlu Savaş, o darbeyi şöyle anlatıyordu:
"Ayvaz Gökdemir'in zımni desteği sağlanarak, Acar Okan, Kamil Yüceoral'ın Türkiye'den katkısı ile Azerbaycan eski Cumhurbaşkanı Ayaz Muttalibov, eski Başbakan Suret Hüseyinov ve Oman Birlikleri Kumandanı Ruşen Cevadov ve Elçibey'in iştirakiyle yapılacak ihtilal, Azerbaycan'daki Türk görevlilerden MİT Bakü temsilcisi Ertuğrul Güven'in, TİKA görevlisi Ferman Demirkol'un ve din hizmetleri müşaviri Abdülkadir Sezgin'in ihmali, kusuru veya tertibi ile oluşmuştur..."
Darbede adı geçen Kamil Yüceoral Çiller hükümetinin Orta Asya Dış Türklerden sorumlu koordinatörüydü. Ama onu ilginç kılan kayınpederinin, SSCB dağılmadan önce CIA'nın Rusya sorumlusu Özbek asıllı ABD vatandaşı olmasıydı.
İlginçtir bu noktada devreye Abdullah Çatlı ve Enver Altaylı isimleri de giriyor. Yazar Nusret Sanem, 2011 yılında "Fethullah ve Susurluk" kitabında bu ilişkiyi şöyle anlatıyor:
"Darbede rol alan ve sorumlu olan kişilerden biri de Çatlı'dır. Enver Altaylı onunla yakın ilişki içindedir. Enver Altaylı, darbenin fiilen planlanmasında, örtülü ödenek paralarının dağıtımında yetkilidir. Çiller'in Dış Türkler Koordinatörü Kamil Yüceoral ile sık sık görüşür."
Peki darbeyi neden başaramadılar? Bunu da MİT'in Azerbaycan'da görevli ismi Ertuğrul Güven bir röportajında şöyle anlatıyor: "Azerbaycan'da darbeyi haber vererek Türkiye'nin itibarını kurtardık. Demirel bizim telefonumuz üzerine aradı Aliyev'i."
Bunun doğru olduğunu Baba Aliyev'in 6 Mayıs 1997'de TBMM kürsüsünden yaptığı konuşmadan öğreniyoruz.
"1995 yılının mart ayında ben Kopenhag'da iken bir plan kurmuşlar. Ülkeme dönerken havaalanında beni öldürüp, yönetimi ele alacaklarmış. Aziz dostum Süleyman Demirel bir tehlike gözlendiğini bana bildirdi. Eminim ki, beni bugünlere getirdiği için sağ olsun."
Bugün de ABD ve Batı, Ermenistan üzerinden Azerbaycan'ı sıkıştırmak istedi ama yine başaramadı. Azerbaycan, Türkiye'nin de desteğiyle son dönemde hem içeride hem de dışarıda kurulan tezgahı bozdu ve yeni bir dönemin kapısını araladı.
Biden'dan medet uman muhalefet biraz geçmişe baksa Türkiye'nin bölgede nasıl bir rol oynadığını ve kimleri ürküttüğünü görür.