ABD seçimlerini bütün dünya nefesini tutarak izledi. Aslında son yıllarda her ABD seçimi izleniyordu ama hiçbiri bu kadar ilgi çekmemişti. Bunun bir nedeni ABD içinde yaşanan derin küreselci-millici kavgasıysa, diğer bir nedeni de ABD'nin küresel bir güç olarak irtifa kaybetmesiydi
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Bu güç kaybını derin ABD'nin en önemli ismi Henry Kissinger de kabul ediyor ve Diplomasi kitabında şöyle diyordu:
"Birleşik Devletler fiilen tek taraflı olarak küresel gündemi dikte edecek bir duruma gelemedi. (...) Amerika'nın kuvvetini, dünyanın geri kalan kısmına şekil vermek için kullanma yeteneği de fiilen azalmıştır."
Dünya, bu tarihi konjonktürde yapılan ABD seçimlerini doğal olarak merakla izledi.
Bu yüzden sadece ABD değil, dünya da Trumpçılar ve Bidencılar diye iki kampa ayrıldı.
Büyük çoğunluk, başta derin ABD olmak üzere küresel sermaye ve medya Biden'dan yanaydı.
İspanya'dan Endonezya'ya, Güney Kore'den Şili'ye, Türkiye'den Avustralya'ya kadar çok sayıda ülkede yapılan anketler de Biden diyordu. Sadece Rusya, Polonya ve onlara yakın oranda Türkiye, Trump'a şans veriyordu.
Ancak sonuçlar hâlâ netleşmiş değil, Biden önde görünse de Trump'ın şansı da oyların sayımına kadar sürecek.
Altı çizilmesi gereken şu: Trump, korona salgınına rağmen (Zaten korona süreci kötü yönetilmeseydi Biden'ın esamisi bile okunmazdı) müthiş bir kampanya yürüttü.
Karşısında anket firmaları, medya, büyük şirketler, aydınlar vardı ve her türlü saldırı, aşağılama yapıldı.
Böylece ABD, tarihinde ilk kez çok farklı, gerilimli ve iç savaş ihtimalli kritik bir seçim yaşadı. Hâlâ da tehlike ve risk geçmiş değil. Bu seçimlerin ortaya koyduğu fotoğraf, bundan sonra dünyanın birçok ülkesinde de neler yaşanacağının ipuçlarını verdi.
O ipuçlarının başında da seçimlerin en temel aksının değiştiği, artık liberal değerlerin değil, milli hassasiyetlerin öne geçtiği gerçeğiydi. Değişmeyen tek şey ise hâlâ ekonominin önemli bir etken olduğuydu. Trump'ın yüksek oy almasında bunun katkısı büyük.
Trump, ekonomi ve "millilikte" rüzgâr estirerek umut verdiği için yüksek oy aldı. Bu yazıyı yazdığım saatlerde bile iddiası devam ediyordu.
Trump kazansa da kaybetse de önemli bir başarıya imza attı. Trump yüz yüze, Biden ise medya ve internet üzerinden bir seçim kampanyası yürüttü. Özellikle yürüttüğü seçim kampanyasıyla da yüz yüze siyaset yapmanın hâlâ ne kadar etkili olduğunu gösterdi
Bunu da 2 milyon 600 bin gönüllü ile kapı kapı dolaşarak ve ilk kez büyük kalabalıklar toplayan mitinglere katılarak yaptı.
Seçimin tartışmalı olacağı açıktı ve bunu daha ilk gün görmeye başladık. Trump da Biden da mahkemeye gideceğini açıkladı. Nasıl biter bilemem ama ABD'de artık siyasi gerilim bitmez ve tam aksine derinleşerek devam eder. Bu da küresel dünyada tek güç olma hayali kuran ABD'nin düşüşe geçtiğinin işaretidir.
Bundan sonra, derin ABD, küreselciler ve elitler ile Trump'a destek veren sosyoloji arasındaki kavgayı izleyeceğiz. Böylece ABD ilk kez başka ülkelere yaşattığı kaosu kendisi de yaşamış olacak.
Bu da başta Çin-ABD, ABD-Rusya ve Türkiye ilişkilerine yansıyacak. Anlayacağınız artık ABD içeride rahat olamayacak.