Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Yılmaz, Çiller ve Akşener

Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz'ın erken ölümü herkesi üzdü. Rahmetliyle en son 15 Temmuz sonrası New York'ta karşılaşmıştım. Bahçeşehir Üniversitesi'nin Amerikalılara FETÖ'nün hain darbe girişimini anlatmak için düzenlediği panelin yöneticisiydi.

Yılmaz, panelin açılış konuşmasında darbe karşısında ABD'nin tavrını eleştirerek şöyle diyordu:

"Türk halkı 70 yıldır ABD'ye demokrasiye ve laikliğe destek olacak gözüyle baktı. Ve 15 Temmuz'da Türkler ABD'nin desteğine çok ihtiyaç duydu ama ne yazık ki bu desteğin gelmesi çok uzun sürdü.

Türk halkını ilk tebrik eden Putin oldu. Bunu söylemekten üzüntü duyuyorum.."

Yılmaz'ı bu anlamlı tespitiyle hatırlatarak sözü siyasi hayatında en çok çekiştiği yine eski başbakanlardan Tansu Çiller'e bırakmak istiyorum.
Çiller, Yılmaz'ı rahmetle anarken, geçmişte yaşanan gerginlikleri bir yana bırakıyor ve koalisyonlara ilişkin önemli açıklamalar yapıyordu. Demokrat Parti'nin devamı partilerin darbelerle kapatıldığını, bölünmeler yaşandığını anlatan Çiller şöyle diyordu:

"Böyle bir ortamda rekabet kaçınılmaz oluyordu. Bunu bizzat Doğru Yol Partisi yasaklı olduğu zaman siyasete girdiğimde, siyasi darbelerin ve yasakların neye mal olduğunu ve siyaseti ve milletimizi nasıl hırpaladığını yaşayarak gördüm. Bunun canlı bir tanığıyım. Bunu özellikle gençlerimize aktarmak isterim."

Çiller'in üstüne basa basa, "yakın tarihimize ışık tutacak nitelikte" diyerek gençlere söylediği şey aslında bugünün de konusu olan "başkanlık veya parlamenter sistem" kıyaslamasıydı. Çiller, DYP-SHP Koalisyonu'nu hatırlatarak şöyle diyordu:

"Zor bir koalisyon sağ ve solun birlikteliği ama sadece o değil, merkez sağın bir bölümü de muhalefette. Böyle bir ortam büyük bir istikrarsızlık unsuru oluyor. Bu istikrarsızlık içinde ülkeye hizmet etmek zorlaşıyor daha önemlisi çok büyük fırsatları kaçırır hale geliyor ülke."

Çiller, kaçan fırsat olarak Telekom'un sadece bir "T"sinin 40 milyar dolara özelleştirileceğini hatırlatıyor ve sözü başkanlık sistemine getiriyordu:

"Parlamenter sistem, belki bizim gibi olmayan Avrupa ülkelerinde iyi işleyebiliyor. Ancak bizim gibi coğrafyalarda, terör mücadelesi olan, dış politikada etrafının sarıldığı bir noktada koalisyonlarla idare olunmasını son derece güç bulduğum için her zaman başkanlık sisteminden yana oldum. Buna inandım, çünkü yaşayarak gördüm koalisyonları."

***


Dark yerine Borgen izlese

Buraya bir nokta koyup bugüne dönelim. İlginçtir bugün o merkez sağdan gelen siyasi aktörlerin önemli bir kısmı, Çiller'in yaşayarak gördüğü gerçeği değil, tam aksine ağırlıkla koalisyon üreten "parlamenter sistemi" görüyor. Bunların başında da bizzat Çiller'in bakan yaptığı İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener var. Akşener, ne olduğu henüz belli olmayan "güçlendirilmiş parlamenter sistem" öneriyor ama en güçlü sisteme sahip Avrupa ülkeleri bile koalisyonlara mahkûm eden o sistemden kaçmak için çaba harcıyor, İtalya örneği ortada...

Acaba Akşener yaşayarak göremediği bu gerçeği izleyerek görmek ister mi? Bir süre önce siyasetin gündeminde bir Netflix tartışması vardı. Dark'ın son sezonunu bile merak edecek kadar Netflix izleyen Akşener'e bir önerim var: Borgen'i izlesin. Danimarka'da 2010'larda yayınlanan o dizi şimdi Netflix'te. Seneye yeni bölümleri çekilecekmiş. Akşener siyasi ilişkileri gerçekçi anlatan bu diziye biraz vakit ayırıp, en azından ilk sezonunu izlerse koalisyonların bir Avrupa ülkesinde bile nasıl rezillikler ürettiğini görür ve siyasi hayatına Dark'tan daha anlamlı bir katkı yapar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA