En son 15 Temmuz 2016'da açık darbe girişimi yaşayan bir ülkeyiz. Üzerinden topu topu 4 yıl geçmiş. Açık darbeci unsurlar bile hala varlığını sürdürüyorsa, maskelilerin haddi hesabı yok. Devletin içinde, yargı kurumlarında veya siyasette, sivil toplum örgütlerinde FETÖ'cülerin deyimiyle "renklendirilmiş" nice "darbeci" aramızda dolaşıyor.
Karşımıza da kimi "demokrasi kurtarıcısı", kimi "insan hakları savunucusu", kimi "yurtta sulh" maskesiyle çıkıyor.
Bu maskeli darbeciler öyle tehlikeliler ki, terör örgütlerini bile "çevreci" veya "hoşgörü" timsali olarak tanıtıp motive edebiliyor. Sayıları da hiç az değil. Ve asıl sorun da bu darbeci zihniyetin tek tek bireyler kadar kurumların da kılcal damarlarına kadar sinmiş olması.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Dün 367 garabetine destek veren dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'den, e-muhtıracı subaylara, Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'ndan, "Genç Subaylar Rahatsız" manşeti atan Cumhuriyet gazetesine hepsinin ortak noktası darbesever olmaları. Bu yüzden de bugün hiçbir AYM üyesi Engin Yıldırım'ın attığı "ışıklar yanıyor" çıkışından rahatsız değil. Bu tweet'te bir sorun görmüyor ve şaşırmıyorlar. Türkiye'nin normalleşememesinin belki de en önemli nedeni bu ortaklıktır.
Son dönemde bu darbesever ortaklığına "yeni dostlar" olarak nitelenen muhafazakar kesimlerden de katılanlar oldu. Onlar da bu tweet "Neden büyütülüyor?" diye hayretle izliyor. Tıpkı 2013 yılında Türkiye'yi kaosa sürükleyen olayları küçümseyen ve "müstehzi" bakışlarla izleyen siyasiler gibi.
Anayasa Mahkemesi'nde karşımıza çıkan ve tartışma yaratan yaklaşımlar da o siyasi zihniyetin bir uzantısı. Son tweet de öyle.
Bu durumda tweet'i atan Yıldırım'ın istifa etmesi sorunu çözer mi bilemem ama istifa etmemesi çok daha derin sorunlara yol açabilir. Bu yüzden Yıldırım bir an önce istifa etmeli ve Anayasa Mahkemesi'ni bu tartışmalardan kurtarmalıdır.
***
Kaftancıoğlu o tweet'leri atarken hangi görevdeydi?
Tartışmaların CHP'li gülü dense herhalde akla ilk onun CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun adı gelir. Göreve geldiği 2018'den bu yana tartışmaların odağından hiç inmedi. En çok da il başkanı olmadan önce attığı tweet'ler nedeniyle tartışıldı hatta attığı o tweet'lerden dolayı yargılandı ve mahkum oldu. Gerçekten de merkezde siyaset yapan bir siyasi aktörü uçlara savuran ölçüsüz ve pervasız tweet'lerdi. Hala da her tartışma programında o tweet'ler gündeme gelip tartışılıyor.
Ancak hiç değişmeyen bir bilgi eksikliği var. O da şu; Kaftancıoğlu bu tweet'leri CHP il başkanı olmadan yıllar önce attı. Böyle söyleyince, bırakın suç unsuru ve siyaseten yanlış olmasını, hem zaman çok eskiymiş gibi hem de söyleyen kişinin o tarihlerde siyasi aktör olmadığı gibi bir algı oluşturuluyor.
Oysa bu doğru değil, Kaftancıoğlu 2011 yılından itibaren, bugün CHP Genel Başkan Yardımcısı olan Oğuz Kaan Salıcı'nın CHP İstanbul İl Başkanı olduğu dönemde il yöneticisiydi. Sonra İl Başkan Vekili oldu, ardından da CHP Parti Meclisi Üyesi... O görevdeyken de gelip İstanbul İl Başkanı seçildi. Daha doğrusu Kılıçdaroğlu tarafından seçtirildi
Yani Kaftancıoğlu kamuoyunda çok tartışılan ve yargı sürecini başlatan o tweet'leri 2012 ve 2013 yıllarında atarken, CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısıydı, sıradan biri değil. Teröre övgü içeren, değerleri aşağılayan hiçbir tweet'inden de geri adım atmadı. Yeni CHP de onu ikinci kez İstanbul İl Başkanı yaparak bu tweet'lerle bir sorunu olmadığını gösterdi.