Orta Asya'nın küçük ama kilit ülkesi Kırgızistan'da 4 Ekim'de yapılan seçimlere hile karıştırıldığı gerekçesiyle bir "ayaklanma" daha doğrusu ayaklanma provası yaşandı.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Halen de karışıklık bitmiş değil. Bu karışıklığa yol açan siyasi kutuplaşma, işsizlik, yolsuzluk, seçimlerde yaşanan usulsüzlükler gibi birçok görünen neden var ama bir de bilinen ama görünmeyen nedenler var.
Bunların başında da küresel güçlerin, Rusya, Çin ve ABD'nin Asya'daki güç savaşı geliyor. Türkiye de siyasal, tarihsel ve etnik bağlar nedeniyle bu küresel güç savaşının tam göbeğinde yer alıyor.
Rusya'nın ilgisi malum... Sovyet döneminden gelen siyasi ilişkiler nedeniyle Rusya'nın Kırgızistan'a ilgisiz kalmayacağı çok açık. Rusya o kadar ilgili ki, dünyaca ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un kızının kurduğu parti bile "Rusyacı" olarak biliniyor
Çin de sınırındaki Kırgızistan'la yakından ilgili. En azından "Kuşak Yol Projesi" nedeniyle Kırgızistan'ı kapsama alanında tutuyor.
ABD'ye gelince... O da Sovyetler'in yıkılmasından sonra Kırgızistan'ı kapsama alanına almış ve orası için bizi yakından ilgilendiren FETÖ'yü görevlendirmişti. FETÖ'nün Türkiye'den sonra en güçlü olduğu ülkeydi Kırgızistan.
Tıpkı Türkiye gibi devleti içeriden kuşatmıştı.
Üç yıl önce 2017'de bu tehlikeye dikkat çekmiş ve şu notu düşmüştüm:
"Kritik ülkelerden biri Kırgızistan. FETÖ'nün orada ciddi etkisi olduğu hatta yeni seçimlerle devletleştiği bile söyleniyor."
O yazıdan iki yıl sonra 25 Eylül 2019'da bir grup siyasetçi ve iş adamıyla gittiğim başkent Bişkek'te gördüğüm manzara pek iç açıcı değildi. Türkiye, Kırgızistan'la ilişkisinde önemli adımlar atsa da FETÖ'nün etkinliği sürüyordu:
"Ülkeyi içeriden kuşatan FETÖ adeta 'yeni sahip' gibi davranıyor ve ülkeyi ABD'den sonra ikinci merkezi olarak görüyordu."
FETÖ'nün etkin olması demek, o ülkede CIA'in ve ABD'nin etkin olması demek. FETÖ son 30 yılda kurduğu okullar ve iş dünyasındaki etkinliğiyle devletin kılcal damarlarına sızmış ve bürokraside çok güçlenmişti. Son yıllarda siyasete de sızmış, hatta bir değil birden fazla siyasi partide etkin olmuştu. Japonya'da eğitim gören Kırgızların kurduğu partide de, Seytek Kaçkinbay'ın kurduğu Sosyal Demokrat Parti'de de FETÖ etkiliydi. Tesadüf bu ya(!) bu partileri de ABD ve Avrupa ülkeleri destekliyor.
Kırgızistan'ı yakından izleyen uzmanların da kabul ettiği gibi bugün Kırgızistan'ın yaşadığı kaos şaşırtıcı değil. FETÖ'nün olduğu her yerde er veya geç bu türden bir kaosun çıkması kaçınılmaz. Bu da ABD'nin Orta Asya üzerinden yeni hesaplar peşinde olduğunun habercisi. Onlara karşı Rusya ve Çin de kendi hesaplarını kuruyor.
Tabii hesaba katılması gereken bir ülke de Türkiye... Kırgızistan'daki durum, doğal olarak Türkiye'nin de küresel hesaplara karşı kendine has bir duruşa sahip olduğunu gösteriyor.
FETÖ'nün gerçek yüzünü ortaya çıkaran Türkiye'nin bu duruşu ve bugüne kadarki tutumuyla Kırgız toplumu harekete geçmiş ve gelecek "tehlike"ye karşı hazırlanmıştı. Bu doğrultudaki ilk siyasi adımı da, Türkiye'de eğitim görmüş Kırgız gençleri, "Tertip Partisi"ni kurarak atmışlardı.
Evet, Kırgızistan'da kötü yönetimin getirdiği sonuçları bir fırsata dönüştürmek için pusuda bekleyen küresel güçler ve onların FETÖ gibi aparatları var ama devlete sahip çıkan milli ve yerli güçler de var.