Yürürlüğe giren yeni İnfaz Yasası'yla ilgili tartışmalar bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Bunun öncülüğünü de yine CHP yapıyor. CHP bu İnfaz Yasası'nı da Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini açıkladı. Herhalde gerekçe olarak da "eşitlik ilkesine aykırılık" öne sürülecek. Sanıyorum AYM de yasayı aynı ilke açısından inceleyecek ve kapsamını genişletmeden sadece "tehlike derecesi aynı olan" suçlarla ilgili bir fark olup olmadığına bakacak. Oradan nasıl bir sonuç çıkacağını göreceğiz ama CHP'nin bu başvurusu bana 12 Eylül 2010 Referandumu'nu Anayasa Mahkemesi'ne götürme girişimini hatırlattı. CHP'liler unutturmak için ellerinden geleni yapsalar da şu gerçeği herkes biliyor; CHP o yasayı AYM'ye götürerek FETÖ'nün o günkü adıyla "cemaat" denilen yapının yargıyı "tek başına" ele geçirmesinin önünü açtı.
Çünkü bildiğim kadarıyla AYM o paketten sadece HSYK seçimleriyle ilgili olan ve çoğulculuğu garantileyen maddeyi değiştirdi. Eğer o madde değişmeseydi, o günkü HSYK seçimlerini tek bir grup alamayacak, içinde farklı kesimleri barındıran bir HSYK yönetimi olacaktı.
Şimdi de aynı tehlike İnfaz Yasası için var. Acaba CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yeni İnfaz Yasası'nı da AYM'ye götürerek yine FETÖ'cülerin önünün açılmasını mı istiyor? Buna tabi PKK ve diğer terör örgütlerini de eklemek gerekiyor. Bu beklenti gerçekleşmese bile boş bir beklenti değil. Kılıçdaroğlu en azından bu beklentiyi yükselterek yerel seçimlerde kurduğu ittifakın devamını sağlıyor.
Amaç belli, terör örgütleriyle ilgili "yardım, övme ve propaganda" suçu işleyenlerin de yeni yasa kapsamına alınması. Bu başarılmasa bile "Yeni CHP" yöneticileri o kesimler nezdindeki itibarlarının sürmesi için canhıraş uğraşıyor.
Kemalist yazar Tahir Çalgüner, tam da bu yüzden CHP'lileri uyarıyor:
"Kılıçdaroğlu bu yasayı AYM'ye götüreceğini söylemiş. CHP tabanının genel fikri bu yönde olmamasına karşın Kılıçdaroğlu kendi kafasına göre af içeriğini, FETÖ'cüler lehine nasıl biraz daha genişletebiliriz arayışı içinde..."
Yeni İnfaz Yasası'nı "eşitlik ilkesi" açısından inceleyecek olan Anayasa Mahkemesi bu beklentiye cevap verir mi bilemem ama yasadaki bazı eksikliklere yönelik bir uyarı yapması ve belli bir zaman vermesi şaşırtıcı olmayacak.
***
Korona, hapishaneye girmekten daha beter
Türkiye, büyük oranda korona yasaklarına uydu ama hala uymayan bir kitle de var. Yasaklar da etkilemiyor. Belki onlara bu hastalığın ne menem bir şey olduğunu, hastanede solunum cihazlarına bağlı yaşamanın ne demek olduğunu anlatmak gerekiyor. Bu hastalığın henüz bir çaresi yok ve o yüzden çok tehlikeli. Hastalığa yakalanan ve atlatan sevgili dostum Hakan Kıran, hastanede neler yaşadığını şöyle anlatıyor: "Bunu ancak yaşayan ve bu hastalıkla mücadele eden doktorlar biliyor. İnanılmaz bir şey. Öksürüğünüz kesilip iyileştiğinizi sandığınız bir anda halsizlik, o bitince nefes alamamak başlıyor. Hastalığı yaşayanlarla yüzde 10 empati kurulsa kimse sokağa çıkmaz. Hapishaneye girme psikolojisinden daha beter."
Koronanın zengin fakir ayrımı yapmadığını söyleyen Kıran, Türkiye'deki sağlık altyapısına da dikkat çekerek şöyle diyor: "Doktorlarımız gerçekten kahramanca mücadele ediyor. İngiltere ve ABD'de arkadaşlarımız var. Onlarla konuşuyoruz, bizdeki hastanelerin durumu çok çok iyi. Yapılması gereken tek şey bu hastalığa yakalanmamak. Herkese sesleniyorum: Lütfen evde kalın..."