İstanbul seçimleri yenilenir mi yoksa YSK bu haliyle nihai karar mı verir bugün yarın belli olacak. Ama şu an ortada cevabı aranan çok sayıda soru var. Bir tarafta 29 bin oy farkının 14 bine inmesi ciddi kaydırmalar olduğunu gösteriyor, diğer taraftan sandık kurullarının oluşması ve sahte seçmen kayıtlarıyla ilgili de akıl almaz sahtecilik iddiaları var.
Bırakın bu iddiaları sadece aradaki oy farkının kapanabilir olması bile yeniden sayımı ve araştırma yapmayı anlamlı kılıyor.
YSK da bunu yapıyor. Sonuç nasıl olursa olsun YSK'nın süreci bitirip bir son nokta koymasını beklemek gerekiyor.
Ama nedense CHP beklemek istemiyor. Hatta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve yardımcıları işi tehdit noktasına kadar vardırıyor. Ağzını açan YSK'yı tehdit ediyor.
Tıpkı 367 garabetini uydurup Cumhurbaşkanlığı seçimini Anayasa Mahkemesi'ne götüren CHP gibi...
O tarihte CHP Genel Başkanı Deniz Baykal öfkeli bir ses tonuyla şöyle diyordu:
"Başvurumuz kabul edilmezse çatışma çıkar, kaos olur"
Bugün Kılıçdaroğlu da aynı şeyi söylüyor:
"YSK, alacağı bir kararla ya Türkiye'yi aydınlığa çıkaracaktır veya Türkiye'yi kaosa sürükleyecektir."
İnanılır gibi değil, YSK, CHP'nin beğenmediği bir karar verirse "kaos" olacak. Mecbur yani. Bunun için tehdit ediyor?
Bu süreçte şirinlik yaparak aynı rolü oynayan bir aktör daha var; Ekrem İmamoğlu. Her ağzını açtığında "sağduyu" ve "hoşgörü"den bahsediyor. Bu yaklaşımı bir yerlerden tanıyoruz ama neyse... İmamoğlu, işi abartıp rakiplerine, "Çocuklarınızı, torununuzu sevin" dersi bile vermeye kalkıyor ama sonunu getiremiyor. Birden "melek" rolünden çıkıp, canavarlaşıyor ve o da tehdit ediyor:
"Şahenk ailesine ait NTV'yi, Demirören ailesine ait CNNTürk'ü, Ciner ailesine ait Habertürk'ü uyarıyorum."
Bu çıkışıyla da Gürsel Tekin gibi birçok CHP'liden farkı olmadığını hatta bu tehdidi daha "kaba" yaptığını gösteriyor. Aslında sadece siyasi üslup olarak değil, siyasi vizyon açısından da diğerlerinden bir farkı yok. Uzun yıllardır yenilmişlik sendromu yaşayan sol, Kemalist, hatta şiddetsever sosyalistler İmamoğlu'na methiyeler dizseler, "yeni siyasi aktör" güzellemeleri yapsalar da ortaya "herkesi kucaklıyoruz" demenin ötesinde bir siyasi çizgi konmuş değil.
Çünkü o bir Kılıçdaroğlu projesidir ve başarı da onun değil, Kılıçdaroğlu'nundur.
Sadece şu yaklaşımı bile klasik söylemin ötesine geçmiyor. Son günlerde İmamoğlu ısrarla bir şeyin altını çiziyor; "Uluslararası platformda itibarımızı zedeliyorlar."
Ona göre, İstanbul seçimlerinde oyların yeniden sayılması ve biraz gecikilmesi Türkiye'nin dünyadaki itibarını zedeliyormuş...
Şimdi sormak gerekiyor; Partinizin en yetkili ağızları, ülkeyi "Türkiye DEAŞ'ı destekliyor" yalanıyla Lahey'e şikayet ederken, FETÖ'nün 15 Temmuz darbesini "kontrollü darbe" diye sunarken, ABD'nin Suriye'de PKK-PYD'ye binlerce TIR silah verip Türkiye'yi tehdit etmesi karşısında susarken, Türkiye'nin itibarı hiç mi aklınıza gelmedi?
Şunu da hatırlatalım; Kılıçdaroğlu'nun, küresel güç merkezlerine gidip; "Türkiye'ye ekonomik yatırım yapmayın, can ve mal güvenliği yok turist göndermeyin" çağrısı, Türkiye'nin itibarını zedelemiyor da, oyların sayılması veya seçimlerin yenilenmesi mi zedeliyor?
Türkiye'nin itibarı, FETÖ'ye ev sahipliği yapanlara, Sisi'yi kırmızı halıyla ağırlayanlara, Ekonomik Tetikçilerle dünyanın birçok ülkesinde seçimleri sabote edenlere selam çakarak korunmaz.