Siyasette bir yerlere gelmek zordur ama geldikten sonra o yeri korumak, hakkını vermek, sorumluluğunu taşımak çok daha zordur. Yakın siyasi tarihimizde bunun çok örneğini gördük.
Bir anda "ne oldum" havasına girip siyasetin seviyesini aşağı çeken onlarca siyasi aktör kaybolup gitti.
Kimi parasına güvenip parti kurdu, kimi havaya sokulup iktidar olan partisinden ayrıldı ama hiçbiri sert söylemlerine rağmen ayakta kalamadı.
Ne kadar seviyesizleştilerse düşüşleri de o kadar hızlı oldu. Bunun siyasi tarihimizde bir tek istisnası olduğunu düşünüyorum; Kemal Kılıçdaroğlu dönemi CHP'si... Sadece genel başkan olarak kendisi değil, CHP'li bir belediye başkanının deyimiyle "çürük domates" misali seçtiği her yardımcısı da siyasi seviye konusunda onu aratmadı.
Ağır hakaret, yalan ve iftira atmada sınır tanımayanlar birbirleriyle yarıştı.
Sosyolojileri de bunlara hiç itiraz vermedi.
Hakaret dili kullanmaları bir yana, siyaset üretmedikleri, umut olamadıkları ve 9 seçimi kaybettikleri halde o sosyoloji yine onların deyimiyle "tıpış tıpış gitti sandığa" oy verdi. Muharrem İnce bile onları "şizofren" ilan etti.
Şu çok net, hukuk ceza kesse de siyasi ceza kesilmediği için bu siyasi aktörler bildiklerini okumaya devam etti. Onların başında da CHP Grup Başkan vekili Engin Altay geliyor. Ne zaman sahne alsa, ya hakaret ediyor, ya da ülkeyi bir yerlere jurnalliyor.
Hem ABD Kongresi'nde hem de dünya kamuoyunda "DEAŞ'ın arkasında ABD" gerçeği ortaya çıktığı halde o, "Türkiye, terör örgütü DEAŞ'ı destekliyor" yalanına sarılarak Başkan Erdoğan'ın , "Lahey'de yargılanacağını" söyleyecek kadar ülke gerçeğiyle ilgisi olmayan biri...
Şimdi kalkmış, oy verme kabinlerini "hücre"ye benzeterek siyaset yaptığını sanıyor. Aklınca mesaj veriyor. Bırakın sosyal demokrat olmayı, makul ve sivil bir siyasetçinin aklına -eğer darbeci değilsekabin yerine "hücre" demek gelmez. Kim bilir belki de bu siyasi dilde, üzüm üzüme baka baka kararır misali HDP'yle ittifakın, sol marjinal grupların ya da FETÖ etkisi var. Ne de olsa "hücre" onların siyasi dili.
O konuşmada geçen "dumur" veya fiziksel bir eksiklik olan "kambur" ise siyasi seviyenin işareti.
Bu yaklaşımlara sadece karşıtları değil, farklı nedenlerle de olsa kendi destekçileri bile karşı çıkıyor. Bunun için yazdığı tweet'e gelen yorumlara bakmak yeterli. Bir yorumcu şöyle diyor: "Kabin la kabin bu... İlla atraksiyonlu laflar edicem diye işi b.k etmek zorunda mısın? Bi düşün artık yakamızdan, gölge etmeyin..." Belki de Engin Altay'a en iyi cevabı birkaç gün önce 15 Temmuz'un bir darbe olduğunu açıklayan kendi belediye başkan adayları Battal İlgezdi verdi. İlgezdi, 16 Nisan referandumu öncesi çıkıp "16 Nisan'da yüzde 60-65 'hayır' çıkacak.
'Evet' çıksa bile yine Samsun'dan çıkarız ve sizi de yedi sülalenizi de İzmir'de denize dökeriz" diyen laik kesimin meczubu Konya Milletvekili Husnü Bozkurt için şöyle diyordu:
"Bir Konya milletvekili çıktı, dangalak.
Atın bu adamı partiden, atın kardeşim' dedim." CHP bu türden konuşma yapanları atmaya kalksa geriye kim kalır doğrusu bilemem ama ilginç olan siyasi seviyeyi bu kadar düşüren Altay'ın 1 Nisan sonrası CHP genel başkanlığına hazırlanması...
Belki de daha fazla küfreder ve sertleştirirsem rahat seçilirim diye düşünüyor. Bu ihtimal varsa da bitti ama yine de sormak lazım, siyaset üretmeyenlere, siyaseti küfür üzerine kuranlara, illegal siyaset dili kullananlara artık siyasi bir ceza verme zamanı gelmedi mi?