Karanlık dünyayı bilenler, o dünyayı çözmek için "parayı takip edin" der. Paranın izi, sizi kirli ilişkilere götürür. Siyasetin gündemindeki son "sahte senet" olayının merkezinde de para var ve parayı izledikçe şantaj, tehdit, sahtekârlık dahil kirli ilişkilere ulaşmak mümkün.
Bu yüzden CHP, İP ve HDP'nin desteklediği Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş'ın karıştığı "sahte senet" olayı sadece basit bir senet olayı değil, içinde her şey var. Dosyayı okudukça Yılmaz Erdoğan'ın Organize İşler filmi onun yanında hafif kalır.
Böyle bir dosyayı medyanın görmemesi ve siyasetin gündemine almaması mümkün mü? Aslında bu dosya önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Parti Meclisi'ne gitmiş. Ama ne yazık ki onlar gereğini yapmamışlar. Gereğini yapsalar ne siyaset meşgul olur ne de sarıldıkları "Temiz toplum, temiz siyaset" sloganı bu kadar kirlenirdi.
İşin seçim süreciyle de bir ilgisi yok. Çünkü Mansur-Necmettin ikilisinin içinde yer aldıkları kirli ilişkiler öylesine karışık ve çetrefilli ki, neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
Birkaçını sıralayalım. Yavaş, son açıklamalarında 600 bin doları aldığını ve vergisini vermediğini söylüyor. Ama burada durmuyor, bu tarihten sonra büyük olasılıkla ikinci bir 600 bin dolar almak için harekete geçiyor ve işe tehditle başlıyor. Ankaralılar Grubu denilen Yargıtay'dan savcılara ve emekli hakimlere uzanan kirli ilişkiler ağı da böyle kuruluyor.
Kurulan bu ağla yapılanlar da sıradan şeyler değil. Yavaş, Kesgin'i önce Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydettirip, sonra kaydını sildiriyor. Bu işin üniversite ayağında FETÖ'cülerin olma ihtimali yüksek.
Aynı şeyi "şizofren birisi avukatlık yapamaz" iddiasını öne sürerek, o güne kadar iş yaptığı Kesgin'in avukatlık kaydını jet hızıyla baro yönetiminden silerek sağlıyor. Bunu da açık açık tehdit mesajlarında söylüyor.
Mahkeme dosyalarına yansıyan şu bilgi daha da ürpertici: Yavaş, SD isimli bir kadının 2013 yılında kendisine verdiği ve içinde Kesgin'e ait cinsel görüntülerin olduğu iddia edilen kaseti 2015'e kadar saklıyor ve o tarihten sonra parasını almak için şantaj olarak kullanıyor.
Bütün bunlara işin en başında yer alan Kayseri Şeker Fabrikası'na verilen 39 milyon TL'lik zararı da eklemek gerekiyor. Şunu da merak ediyorum, Yavaş'ın, "Benim önümde imza attı" dediği halde yalan çıkan senetteki o imza kime ait?
Ankara'yı yönetmeye talip olan bir siyasi aktör, böylesi kirli ilişkilerin içinde yer alıyorsa sorgulanmaz mı?
***
BEŞİKTAŞ'TA YÜKSELEN "İTİRAZ"
Türkiye genelinde 1300 civarında belediye başkanı seçilecek. Seçilme şansı olanlar arasında ne yazık ki genç başkan adaylarının sayısı pek fazla değil. Onlardan biri de İstanbul Beşiktaş'ta Cumhur İttifakı'nın MHP'li başkan adayı Serkan Toper...
Avukat Toper, Beşiktaş gibi CHP'nin güçlü olduğu bir yerde iddialı bir seçim stratejisi izliyor. Bunun bir nedeni gençliği ve Beşiktaşlılığıysa bir diğer nedeni de Beşiktaş halkının aslında sol değil, merkez sağ ve Atatürkçü olmaları. Toper, Beşiktaş'ın çocuğu olarak Beşiktaş halkının sağduyusuna güveniyor ve nasıl bir yerel yönetim istediğini biliyor. Bu yüzden de yola, CHP'nin beslendiği ve siyaseten kullandığı "yaşam biçimi" korkusuna "itiraz" ederek çıkıyor:
"Artık yeter, vatandaşlarımızı bu korku siyasetine itiraz etmeye davet ediyorum. Beşiktaş, siyasetçilerin korku siyasetine rağmen çağdaş kent olmaya ve yaşam tarzıyla var olmaya devam edecek. Beşiktaş halkının nelere ihtiyaç duyduğunu ve nasıl sorunlarla mücadele ettiğini biliyorum. Çünkü ben Beşiktaş'ın çocuğuyum."