Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Suriye satrancı

Suriye iç savaşının derinleşmesinde, önce DEAŞ ve PKK-PYD hattının, sonra da Rusya'nın devreye girmesinde ABD'nin izlediği siyaset çok etkileyici oldu. Esad rejiminin yıkılmasını ister görünürken, İran'a yol veriyor, DEAŞ ve PKK'nın önünü açıyor, Türkiye'yi de Suriye'ye girmesi için "teşvik" ediyordu.
İlk başlarda ABD'nin ısrarla Türkiye'nin Suriye'ye girmesini istemesinin arkasında büyük olasılıkla Esat-İran ekseniyle Türkiye'yi karşı karşıya getirme arzusu vardı. İstenen Şii-Sünni çatışmasıydı. Bu ABD'nin yani Centcom'un A planıydı, B planı ise DEAŞ aparatıyla PKK'nın önünü açıp, Suriye'de kanton havucuyla Türkiye'nin en önemli barış projesi "Çözüm Süreci"ni bitirmekti.
O tarihteki yöneticiler ABD'nin gazına gelmesine rağmen A planına itibar etmedi ve o plan bozuldu ama B planı hedefine ulaştı. ABD'nin Kobani üzerinden yürüttüğü, AB'nin de destek verdiği "DEAŞ'a karşı seküler PYD" operasyonu, Türkiye'de silahların devreden çıkartılması projesini çökertti.
O günlerde bu tezgâhı birkaç kez yazmış, üst düzey bir yetkiliye de aktarmış ve şu cevabı almıştım: "Hiçbir şey olmaz, çözüm süreci devam eder." Etmediğini kısa sürede gördük.
Şimdi yaklaşık 5 yıl sonra Suriye'de yeni bir ABD hamlesiyle karşı karşıyayız. ABD Suriye'den çekiliyor. Peki, ne hesaplıyor? Henüz bir netlik yok. Kademeli biçimde Münbiç meselesinde daha önce yapılan anlaşmada olduğu gibi "ABD yerini Türkiye'ye mi bırakacak?" yoksa "bir boşluk" oluşmasını sağlayarak yeni bir oyun mu kuracak?
Her iki ihtimalde de çok sayıda sorunun çıkma olasılığı var. Ancak bu sorunları aşma kapasitesi yüksek olan bir Türkiye de var. Çünkü hem oyun kurucu her kesimle ilişkisi var, hem sahada etkili hem de İdlib örneğinde olduğu gibi sahadaki güçler üzerinde etkili. Durum ilk yıllardakinden çok çok farklı.
Bu nedenle ABD'nin de Rusya'nın da Türkiye'ye ihtiyacı var. Tabii Suriye meselesi sadece Suriye ile sınırlı da değil. Hem bölgedeki yeni ittifaklarla, hem de AB'nin de içinde yer aldığı ve sarsıntı geçiren küresel ittifaklarla yakından ilişkili.
Bu açıdan da ABD ve Rusya'nın Türkiye'ye ihtiyacı var.
Yeni bir satranç oyunu izliyoruz. Her ülke güçlü olduğu yanı öne çıkartıp masada etkili olmaya çalışıyor. Rusya'nın son "ABD'nin çıktığı yerlerin kontrolü Suriye hükümetine verilmelidir" hamlesi de böyle bir hamle.
Buna sadece Türkiye'nin değil, ABD'nin de nasıl cevap vereceği beklenmeli. Bugün Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'dan oluşan bir heyet Moskova'ya gidiyor. Yeni sürecin nasıl seyredeceğinin ilk işareti oradan gelecek.
Yeni yılın ilk günlerinde de Astana- Cenevre süreçleriyle ilgili Başkan Erdoğan-Putin görüşmesi söz konusu. İyimser bir bakışla yeni anayasa süreci hızlanırsa, Trump'ın da seslendirdiği "Suriye'nin yeniden inşası" başlayabilir. Ancak bölgede pusuda bekleyenlerin sayısı hiç de az değil. Bunlardan birinin ters bir hamlesiyle süreç bambaşka bir yere de savrulabilir.
Bu noktaya gelinmemesinin garantörü de son dönemde yaptığı doğru hamlelerle süreci masaya taşıyan, ABD'yi çıkmaya zorlayan Türkiye... Bölgeye barışın gelmesi de yine Türkiye'nin çabasıyla olacak. Bunu yaşayıp göreceğiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA