Türkiye geçmişte birçok askeri müdahale ve darbe yaşadı. Hiçbirine karşı da ne siyasi ne de toplumsal bir karşı çıkış olmadı.
Ta ki 28 Nisan 2007'de verilen e-muhtıraya kadar. O muhtıraya dönemin Başbakanı Erdoğan ve partisi direnince muhtıra hedefine ulaşmadı. Bu tarihi bir kırılma noktasıydı. Sonra AK Parti'yi kapatma hamlesi yapıldı ama o da Anayasa Mahkemesi'nden geri döndü.
Bu iki adım, klasik Atatürkçü-Kemalist askerlerin darbe yapma döneminin sonu olarak görüldü.
Hemen arkasından da Ergenekon ve Balyoz davalarıyla bu algı güçlendirildi ve müthiş bir "demokratikleşme" havası estirildi.
Büyük bir kesim de destekledi. Böylece vesayet dönemi bitiyor sivil demokratik bir dönem başlıyordu.
Ancak gerçek tam da böyle değildi.
Çünkü her on yılda bir Türkiye'de darbe yaptıran küresel güçler, öyle kolay vazgeçmeyeceklerdi.
Yıllar yılı sinsi ve "dindar kılıklı" bir yapı hazırlanmış ve ülke içeriden kuşatılmıştı.
Artık geçmişi 60'lara kadar uzanan ve her dönem asker-sivil güç odaklarınca korunan o günün "cemaati" bugünün FETÖ'sü devredeydi ve yeni "darbeci" güç oydu.
Peki, ne oldu da küresel güçler o tarihlerde yeni Gladyo FETÖ'yü devreye sokma ihtiyacı duymuştu? Daha önce de yazdım, işin en önemli kırılma noktası küresel mahfillerin, Erdoğan yönetimindeki bir Türkiye'yle çıkarlarının çatıştığı tespitini yapmalarıydı. Bunu Graham Fuller daha 2008'de şu sözlerle açıklamıştı:
"Gelecek ne getirirse getirsin, bir şey kesindir: O eski öngörülebilir ve sadık ABD müttefiki Türkiye artık tarihe karışmıştır." Son kitabındaki şu satırlar da Batı'nın Türkiye iç siyasetine ilişkin çabalarını deşifre ediyordu: "Batı olarak Türk siyasetindeki hangi unsurları desteklemeliyiz ki, bu durum düzelsin." Şu satırları daha önce muhalefeti uyarmak için yazdım ama işe yaramayacağı belliydi.
Çünkü CHP muhalefeti bizzat o kafalarca dizayn edilmiş ve bugünkü rol verilmişti. Bunu da sadece ben değil, onların raporları söylüyor.
Sözünü edeceğim raporu daha önce Takvim gazetesinde Emin Pazarcı yazdı. Bir kez daha hatırlatmak istedim. ABD merkezli bir düşünce kuruluşu tarafından hazırlanan raporun tarihi 2008. Yazarları Svante E. Cornell ve Halil Magnus Karaveli. Karaveli, Cumhuriyet gazetesindeki yazıları ve İsrail'e yakınlığıyla biliniyor.
"Parçalanmış Türkiye" başlıklı raporda üç senaryodan söz ediliyor.
İlki AK Parti iktidarıyla muhafazakârlaşan Türkiye'ye karşı alınacak önlemlerle ilgili. İkincisi ise CHP ile ilgiliydi. 2008'de yazılan şu satırlar ilginç değil mi?
"CHP'den istifa etmeye ikna edilecek Deniz Baykal'la, yolsuzluklar konusunda kamuoyunun dikkatini çeken Kemal Kılıçdaroğlu yer değiştirecek. CHP, yeniden Avrupa tarzı sosyal demokrat parti olarak ortaya çıkacak." Kehanet mi komplo mu?
Üçüncüsü de sizi şaşırtmayacak. ABD'li uzmanlara göre Türkiye'de darbe olacak ve asker yönetime el koyacak. Fuller'in rahatsızlıklarıyla birebir örtüşen bu tespitleri ve daha fazlasını "One Minute" sonrası adım adım yaşadık.
Deniz Baykal'a kurulan komplo kasetinden KCK operasyonuna, Uludere'den 7 Şubat'a, Gezi kalkışmasından 17-25 Aralık yargı darbesine, TIR operasyonlarından 15 Temmuz darbe ve işgal girişimine ve son ekonomik kuşatmaya kadar bu ülke çok büyük saldırılar yaşadı.
Ama yıkılmadı, yıkılmayacaktı. Başkan Erdoğan bu kirli yapıyı 2012 sonrası fark edip, halkın desteğiyle üzerlerine gitmeseydi bugün tam tersi olacaktı. FETÖ'nün ilk deşifre olduğu 17-25 Aralık yargı darbesinin 5'inci yılını geride bırakırken, bütün bunları unutmamakta yarar var.