Türkiye bir süredir bas bas bağırarak sınırlarında kurulan tuzağa karşı diplomatik kanalların harekete geçmesini bekledi ama görünen o ki geçeceği yok. Bu yüzden düğmeye bastı ve 'Zeytin Dalı' adı verilen Afrin operasyonu fiilen başladı.
Bu operasyon, sanıldığı gibi sadece PKK-PYD gibi Kürt kimliğinin arkasına saklanan taşeronları etkisiz kılmayı hedeflemiyor. Asıl hedefi, o taşeronları kullanarak, bölgeyi etnik ve mezhebi çatışmalarla birbirine vurdurmayı amaçlayan, ABD emperyalizmiyle hesaplaşmak...
Bu yüzden zor bir dönemin eşiğindeyiz.
Bölgede uzun bir süredir oynanan kirli satranç oyununda son aşamaya gelindi.
Ve Türkiye'ye Şah çekildi.
Ne yaptığı bilinmiyor gibi görünen ABD, aslında ne yaptığını biliyor. Soğuk savaş sonrası kafasına koyduğu mezhep ve etnisite üzerinden bölünmüş bir Ortadoğu stratejisini adım adım hayata geçiriyor. Bunu da saklamıyor. Derdinin bölgeye özgürlük ve demokrasi getirmek olmadığını da herkes biliyor.
Bu da sadece Türkiye'yi değil, bölgeyi tehdit ediyor. Afrin operasyonu bu bölgesel tehdide bir cevaptır... Ve Afrin'le de sınırlı değil, arkası da gelecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu çok net söyledi:
"Afrin operasyonu sahada fiilen başladı. Bunu Menbiç takip edecek.
Ardından da kademe kademe Irak sınırına kadar bu terör pisliğini temizleyeceğiz." Bu noktada küresel hesapları olan Rusya ile bölgesel hesapları olan İran'ın ne yapacakları merakla izleniyor.
Rusya, elindeki PKK-PYD kartını tamamen ABD'ye kaptırmamak ve Türkiye'yi de aynı kartla ileride sıkıştırmak için gel gitler yaşıyor ama bu kartı sadece Afrin üzerinden oynayarak ABD'yi engelleyemeyeceğini biliyor. "Türkiye mi PKK mı?" tercihiyle karşı karşıya kaldığında, ki kaldı, Türkiye'yi seçmek daha çok işine yarayacak.
Süreci sessiz izleyen İran'a gelince...
Aslında İran da gelecek tehlikeyi görüyor.
Ama sahada somut bir adım atmış değil.
Ayrıca PKK'yı sıkıştıracak gücü de var.
Kandil, kapsama alanı içinde, terörün bir numarası Cemil Bayık'la yakın ilişkileri biliniyor ve dahası Irak'ta Haşdi Şabi üzerinden PKK'ya kol kanat germeye devam ediyor.
Bunlar da ister istemez soru işaretleri yaratıyor.
Türkiye, bu soruların cevabını aldı mı bilmiyorum ama şu bir gerçek; Afrin operasyonu İran'ın bu ilişkilerini de açığa çıkartan ve netleştiren bir operasyon olacak.
Fiilen başlayan Afrin operasyonuyla ilgili kafalara takılan sorulardan biri de;
Acaba Kürt sosyolojisi sürece nasıl bakıyor?
Afrin'den bir Kobani çıkartılır mı?
Kürt siyasetini yakından izleyen yazar Cengiz Kapmaz, son yazısında Kürt sosyolojisinin nabzını yansıtan şu tespiti yapıyor:
"Amerika-İsrail hattı, PKK'ye Türkiye'deki barış sürecini bozma karşılığı Suriye'de siyasi kazanımlar vaat edince, PKK buluşma noktasından hayal noktasına gitti.
Barış masası yıkıldı.
Bugün Afrin denince Kürt sokağındaki yurttaşların aklına PKK'nin siyasi ihtirası için barış sürecini sabote etme hevesi geliyor. O yüzden Kürtler, Afrin'e operasyonun tartışıldığı bir zaman diliminde 'operasyona hayır' diyerek sokaklara dökülmüyor." Kuşkusuz iç siyasette bu hayali kuranlar hâlâ var ama PKK'nın ABD'nin taşeronluğunu yaptığı gerçeği öylesine ayan beyan ortada ki, sokaktaki insanın bunu görmemesi mümkün değil.
Dahası, sadece Türkiye değil bölgedeki Arap, Kürt, Fars bütün halklar, hatta devletler geleceklerinin tehlikede olduğunun farkında. Bu tehlikeyi birinin durdurması gerekiyordu. İşte Türkiye bunu yapıyor