Türkiye adına Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2011'den bu yana adalet ve merhametin sesi olarak ısrarla "Dünya 5'ten büyüktür" diyerek dünyaya seslendi. İçeriden ve dışarıdan birileri buna burun kıvırdı, küçümsedi ama o ses bugün, Kudüs'ün bütünleştirici gücüyle buluştu ve yeni bir dünyanın kapısını araladı. Tarih yarın bunu, çok kutuplu dünyanın miladı olarak yazacak.
Önümüzdeki kısa dönemde gelgitler yaşansa da Türkiye'nin bu tarihsel rolü değişmeyecek. Çünkü statükocu dünya sisteminin ürettiği adaletsizlik sınır tanımaz hale geldi. Bu adaletsizliği üreten ABD emperyalizmi pervasızlaştı. Dünyayı açıkça tehdit eden Deli Dumrul'a döndü. Bir zamanların "Hür Dünya" liderinin bırakın darbelere desteğini, artık teröre açıkça destek verdiği ortaya çıktı.
Soğuk savaş döneminin demokrasi limanı AB ülkeleri de yenidünyanın değişim dinamiğini okuyamadıkları için, düşmanlaştırılan İslam'la, göçle ve terörle korkutularak sindirildi. Doğu'nun yükselen güçleri Rusya ve Çin ise zaten "düşman"dılar ve iç işleyişleri nedeniyle yenidünyanın "vicdanı" olma şansları yoktu. Bu nedenle dünyanın Türkiye'den yükselen vicdani sese ihtiyacı vardı ve dünya buna sarıldı.
İşte bu ses, ABD ve İsrail'i yalnızlaştırdı.
Çünkü ABD ve İsrail kirli ittifakı, sadece Türkiye'yi, AB'yi, Rusya'yı, Çin'i, İran'ı veya Müslüman coğrafyayı değil, Afrika'yı Latin Amerika'yı hatta İsrail ve ABD halkını da rahatsız ediyordu. Dünya bu gerçeği gördüğü için BM'de Türkiye'nin öncülüğünde, Kudüs'ün bütünleştiriciliğinde ABD'ye tarihi bir ders verdi.
Bunun ilk işaretini en anlamlı biçimde Venezüella'dan kalkıp İslam İşbirliği Teşkilatı'na katılmak için İstanbul'a gelen solcu Devlet Başkanı Nicolas Maduro verdi: "Türkiye'ye geldik çünkü Türkiye'ye inanıyoruz. Yeni bir gücün doğduğunu biliyoruz."
Oylama sonrası Venezüella'nın BM Daimi Temsilcisi Samuel Moncada, şöyle diyordu: "Dünya satılık değildir." Aslında benzer sesler -gerekçeleri farklı olsa da- ABD ve İsrail'den de yükseldi.
ABD'de eski CIA analisti Phil Mudd, Trump yönetimini hedef alarak şöyle diyordu:
"Dünya bize gülüyor. 128 ülke bize, bizim bir avuç aptal olduğumuzu söyledi." Türkiye'nin hakkını teslim eden ABD Müslüman Organizasyonları Konseyi (USCMO) Başkanı Usame Cemal'in yaklaşımı da farklı değildi:
"Türkiye'nin önemli katkısıyla gündeme gelen tasarının büyük çoğunlukla kabul edilmesi Ortadoğu barışı adına umut vericidir. Umuyoruz ABD bu kararını geri alır ve dünyanın geri kalanının ne söylediğini dinler."
Kudüs'ün başkent ilan edilmesi Hıristiyan dünyayı da ayağa kaldırdı. Başta Papa olmak üzere Hıristiyan din adamlarının şu ortak tepkisi önemliydi: "Böyle bir adımın bizi birlik hedefinden uzaklaştırarak yıkıcı bir ayrılığa götüreceğinden eminiz."
Kararın asıl önemli ve etkileyici boyutunu İsrail'e yansımasında görüyoruz. İsrail'in sol eğilimli gazetesi Haaretz, kararı manşetinden şöyle duyurdu: "BM, ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararını reddederek Trump ve Netanyahu'ya darbe indirdi."
Dünya 1'den çok daha büyüktü. Bu sonuçtan ABD ve İsrail bir ders çıkartır mı bilmem ama şunu biliyorum; Türkiye'nin ana muhalefet partisi CHP ders çıkartmayacak. Bakın "solcu, sosyal demokrat" başkanvekili Engin Altay, hem de Meclis'te ne diyor: "Hükümet, dünyanın en doğru işini bile yapsa alkışlayacak halimiz yok."
Yazık, CHP'nin 67 yıldır neden iktidara gelmediğini bundan daha iyi ne anlatabilir.