Dünyanın dengesinin sarsıldığı, ABD'nin bölgemizde savaş olmasa bile kaos çıkartmak için elinden geleni yaptığı bir süreçte, CHP'ilerin işi gücü delege seçimleri ve erken seçim. Oysa seçime daha yaklaşık iki yıl var.
AK Parti bu süreyi, hem Türkiye'ye yönelik siyasi ve ekonomik kuşatmayı aşmak hem de partiyi yenilemek için kullanmak istiyor. Erken seçim ihtimali zayıf görünüyor.
CHP'nin ise derdi başka... CHP, hem Türkiye kuşatma altındayken iktidarı sıkıştırmak hem de partinin tamamen iç iktidar savaşına dönmesini engellemek için ısrarla erken seçim diyor. Bu yüzden partide iç iktidar savaşı had safhada. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da fark ettiği için bir süre önce İstanbul'daki ilçe kongre çalışmalarını durdurmuştu.
Şimdi süreç yeniden başladı ama tam da kaldığı yerden başladı. Ve iş öyle bir noktaya varmış ki, CHP genel başkan yardımcıları, grup başkan vekilleri işi gücü bırakmış başta İstanbul olmak üzere illerdeki mahalle delege seçimleriyle uğraşıyor. Bu da CHP'lilerin Türkiye'de iktidar olmak gibi bir umutları olmadığını gösteriyor. Herkes, Şubat 2018'de yapılacak kurultaya, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı derin meselelere yeni çözüm önerileri getirmek, tartışmak yerine nasıl parti meclisi üyesi, nasıl belediye başkanı olunur hesabıyla gidiyor.
Bunun için sadece İstanbul'a bakmak yeterli. Engin Altay'dan Tekin Bingöl'e, Erdoğan Toprak'tan Akif Hamzaçebi'yi hepsi İstanbul'da kamp kurmuş durumda.
İstanbul il başkanlığını elde etmek için mahalle mahalle gerilla savaşı yürütülüyor. Kimi İstanbul belediye başkanlığı kimi ilçe belediye başkanlığı, kimileri de milletvekilliği veya parti meclisi üyeliği peşinde. Bu ülkenin ana muhalefet partisi böyle dar alanda kısa paslaşmalarla siyaset yaptığı için de ne kendisi yüzde 25 bandından çıkabiliyor ne de ülke normalleşerek demokrasisini derinleştirebiliyor.
ÖZAL-İNÖNÜ İTTİFAKI
CHP söz konusu olunca, sık sık "Bizde parti içi demokrasi, sağ partilerde itaat var" diye övünmeleriyle ilgili de bir hatırlatma yapmak istiyorum. Yıllar önce Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu'nun değişmesiyle ilgili yazdığım yazılar üzerine, eski CHP Milletvekili Sabri Ergül aramış ve şöyle bir şey söylemişti: "12 Eylül darbecilerinin bile koyduğu ön seçimi Özal'la anlaşarak Erdal İnönü kaldırdı."
CHP geleneğinin sık sık Anayasa Mahkemesi yoluyla demokrasiye aykırı işler yaptığını bildiğim için şaşırmadım ve bir yere not ettim. Birkaç gün önce de gazeteci Cüneyt Arcayürek'in "Demokrasi Dönemecinde Üç Adam" kitabını okurken o yasanın nasıl değiştirildiğine rastladım. İşte o bölümü CHP'lilerin dikkatine sunuyorum:
1987 seçimlerine giderken rahmetli Özal'ın seçim kanununda yaptığı değişiklik tartışılır. Bunun üzerine rahmetli Demirel'le dönemin Cumhurbaşkanı Evren arasında şu konuşma geçer: Cumhurbaşkanı: Sadece bu seçime mahsus, bizim yaptığımız kanunda bütün partili üyelerin iştiraki düşünülmüştü.
Delegelere bırakılırsa para dönebileceği şeklinde bir düşünceye sahipti hükümet.
Demirel: Kötü, örnek olmaz. Binlerce kişinin katıldığı bu çeşit seçimlerde herkesin para aldığını ve bu işlere paranın hâkim olduğunu söylemek anlamsızdır.
Bu da Arcayürek'in kaleminden önseçimin kaldırılış hikâyesi: "Yeni bir şok dalgası geldi. Anayasa Mahkemesi, SHP'nin başvurusunu incelemiş, seçim yasasının 8. maddesini iptal etmişti (9 Ekim 1987 Cuma). Bu madde, o zamanlar, üzerinde en çok eleştiri toplayan maddeydi ve milletvekili adaylarının 'önseçimle saptanmasını' yasaklıyordu. Aday saptanması genel merkezlere bırakılıyordu. SHP'liler Özal'a böyle bir gerekçe göstererek 'önseçimi yasaklayan maddeyi' yasaya koydurmuşlar."