CHP'deki iç iktidar savaşında rüzgâr biraz Kemal Kılıçdaroğlu'ndan yana dönse de hâlâ belirsizlik sürüyor. Bu iç mücadelenin hızlanması doğal olarak referandum sonucu ortaya çıkan yüzde 48.6'lık pastaya kimin sahip çıkacağıyla da yakından ilgili.
Ortada büyük bir pasta var ve yüzde 50 artı 1, sadece bir tık ötede. Bunun CHP'li birçok siyasi aktörü heveslendirmemesi mümkün mü? Hevesli çok ancak ortada herkesin başını döndürecek bir öneri yok. Peki, ne var? Birbirinden pek farklı olmayan iki yaklaşım var. İlki CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na ait.
Ona göre; yüzde 48.6'yı bir arada tutmanın ve 2019'daki seçimi kazanmanın yolu partili olmayan bir adaydan geçiyor. CHP Genel Başkanı olarak seçimi kazanamayacağını da bildiği için bu teze dört elle sarılmış durumda. Hatta bugünlerde tezini güçlendirmek için şu tahminini de ısrarla dile getiriyor: "Bugün referandum olsa hayır yüzde 60 çıkar..."
Hemen hatırlatalım İPSOS'ın referandum sonrası anketi tam tersini söylüyor. Sonuçların belirginleşmesinden sonra yapılan ankette; "Hayır" oyu verenlerin yüzde 6'sı pişman olduklarını ve "Evet" vereceklerini söylüyor. Yüzde 4 hayırcı da sandığa gitmeyeceğini...
İşin o tarafı bir yana asıl sorun, hayır veren yüzde 48.6'lık kitlenin sosyolojik ve siyasi farklılıkları. İçinde Kemalistler, Kürtler, Ülkücüler, Aleviler, liberaller var. Bu iyi bir fırsat da olabilir ama mesele bunları buluşturacak yeni siyaset üretmekte. Kılıçdaroğlu buna ilişkin bir şey söylemiyor ama lider arıyor. Hem de acil...
Liderler de o lideri arıyor
Gelelim ikinci yaklaşıma. Bu da eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a ait. Baykal da bu kitleyi harekete geçirecek yeni bir lider arayışından söz ediyor ama en azından siyasi süreci doğru analiz ediyor ve biraz da kendini tarif ediyor.
Ona göre Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi güçlü bir siyasi liderin karşısına ancak siyaset tecrübesi olan ve siyaseti iyi bilen güçlü bir isimle çıkılabilir. Arkasında bir parti olmadan bu mücadelenin yürütülemeyeceğini söylüyor. Haklı.
Bu konuda da en iddialı ismin kendisi olduğunu düşündüğü için de delegelerin değil partinin tüm üyelerinin katılımıyla lideri seçme önerisi getiriyor. Çünkü delegelerden oy alamayacağını biliyor. Hatta hayır bileşeni bütün siyasi ve toplumsal kesimlerin de katılabileceğini söylüyor.
İşi biraz içinden çıkılmaz hale getiriyor ama yine de başta Fransa solu olmak üzere birçok AB ülkesinde denenen yeni bir yol öneriyor. Tabii CHP'nin başına geçecek bir ismi, HDP'liler, Ülkücüler veya varsa liberaller niçin seçsin o da ayrı bir konu.
Gördüğünüz gibi "hayır" cephesinin iki önemli aktörünün de kafası karışık. İkisi de, farklı gerekçelerle referandumda hayır oyu veren, Kemalistlerden Ülkücülere, Alevilerden Kürtlere uzanan geniş sosyolojilere dokunan, onların taleplerine cevap veren yeni bir siyaset yerine, yeni lider arıyor.
Baykal ve Kılıçdaroğlu, ısrarla bir şey daha söylüyorlar: "Hayır cephesi 2019 seçimlerine Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini değiştirmek vaadiyle gidecek." Baykal buna "maçın ikinci yarısı" diyor. CHP'nin başını çektiği "Hayır cephesi", yüzde 50 artı 1 oy alacak, güçlü bir iktidar elde etmiş olacak, sonra da dönecek 69 yıl sonra ilk kez kazandığı güçlü iktidarını bitirmek için yeniden referanduma gidecek. Yani yüzde 25 oy almaya geri dönecek.
Fazla söze gerek yok, bu 2019'da neyi yapamayacaklarını da 67 yıldır neden iktidar olamadıklarını da açıklamaya yetiyor.