CHP'de olup bitenlere herkes şaşırıyor ama beklenmeyen bir durum da değildi. Benim yazdıklarıma karşı çıkmasına rağmen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partide harekete geçenleri biliyor ve bekliyordu. Gerçi referandum boyunca "yeni sistem nedeniyle Türkiye bölünecek" dedi ama şimdi partisi bölünmeyle karşı karşıya...
O da şu sıralarda bölünmeye katkı sunanları tek tek elimine etmenin ince siyasetini devreye sokma derdinde. Yaklaşık 7 yıllık Kılıçdaroğlu dönemi CHP'sinde ilk kez farklı bir tablo var. Genel başkana karşı, çok net bir muhalefet hattı oluştu. Bunların da toplumda bir karşılıkları var mı bilemem ama CHP içinde pek karşılıkları olmadığı biliniyor.
Deniz Baykal, Muharrem İnce, Fikri Sağlar onlara son dakikada Selin Sayek Böke de katıldı. Bu ekibin Parti Meclisi'nde 19, milletvekilleri arasında ise 30'a yakın destekçileri olabileceği söyleniyor. Üçte bir gibi... Delegeler arasındaki durum da farklı değil. Bu durum Kılıçdaroğlu'nun elini güçlendiriyor ve bu yüzden sert çıkıyor: "Kavga edeni kapının önüne koyarım."
Bir anlamda MHP'nin muhaliflerine karşı izlediği yöntemi izliyor. Aslında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi CHP'ye de siyaset yapma fırsatı veriyor ama bunu değerlendirebilecek bir siyasi yaklaşım henüz ortaya konmuş değil. Hiçbir grup veya kişinin yeni dönemi kuşatacak bir siyasi önermesi yok. Bu da Kılıçdaroğlu'nu güçlü kılıyor.
Baykal'ın "Ya aday ol, ya çekil" çıkışı, Fikri Sağlar'ın "tek adam" eleştirisi, Muharrem İnce'nin klasik söylemi ve yeni devreye giren Selin Sayek Böke'nin sokağı işaret eden çağrısı, bırakın yüzde 48.6'yı, CHP'nin yüzde 25'e sıkışan sosyolojisini bile harekete geçirmiyor.
Bu yüzden adı geçen hiçbir siyasi aktörün Kılıçdaroğlu'na rağmen genel başkanlığı kurultay yoluyla alma ihtimali yok. O zaman Kılıçdaroğlu, süreci kendi lehine döndürecek bir stratejiyle olağan kurultaya kadar götürecek. O noktaya varıldığında da karşısına çıkan hiçbir siyasetçinin ne milletvekili olma ne de parti meclisine girme şansı var.
Böylece Kılıçdaroğlu bütün "safralarından" kurtulmuş olacak. İşte CHP ve Kılıçdaroğlu'nu bekleyen asıl tehlike de bundan sonra başlıyor. Çünkü bazı güç odakları hesaplarını tam da Kılıçdaroğlu'nun istediği gibi partiyi "tek sesli" hale getirmesine göre yapıyor.
Onlara göre bu noktadan sonra Kılıçdaroğlu, Türkiye sosyolojisine dokunacak yeni bir siyaset üretemeyeceği için CHP küçülecek. Hatta içinden yeni bir parti bile çıkıp parçalanacak. İşte o zaman devreye Fransa'daki Macron gibi "partisiz" veya "kimliksiz parti" kurmuş yeni bir isim girebilir.
Siyaset kulislerinde bu projeye en uygun isim olarak da Meral Akşener adı telaffuz ediliyor. İçeriden, dışarıdan birçok güç odağı CHP'yi bir siyasi aktör olarak zayıflatmadan ya da parçalamadan bu projenin hayata geçirilemeyeceğini söylüyor.
Belki de bu yüzden şu sıralarda Kemal Kılıçdaroğlu'nun çevresindekiler sık sık "AB ve NATO'nun siyasi operasyonu"ndan söz ediyor. Ne kadar doğru bilemem ama siyasi kulislerde, özellikle de CHP'liler arasında bu kurguya dikkat çekiliyor.