Bu referandumda Almanya gibi AB'nin önde gelen birkaç ülkesinin açık taraf olması herkesi şaşırttı. Bunu kimileri bazı ülkelerde yapılan seçimlere bağladı ama öyle olmadığı en azından seçim yapılmayan İsviçre örneğinden anlaşıldı.
Ama daha vahim bir gelişme var. ABD dahil birkaç ülkede medyaya da yansıyan istihbarat örgütlerinin yeni bir kampanyayı hem de aynı zaman diliminde başlatmaları. Bu kampanyayla kelli felli batılı istihbarat örgütleri FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimini yapmadığını anlatmaya çalışıyor.
İlginç bir hassasiyet. Aynı anda benzer şeyleri söyleyen şu isimlere bakın. Almanya İstihbarat Servisi Başkanı Bruno Kahl, ABD Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi Başkanı Devin Nunes ve İngiltere Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu'nun yayınladığı rapor. Hepsi de aynı şeyi söylüyor:
Türkiye, 15 Temmuz darbe ve işgal girişimiyle FETÖ ilişkisini "nitelikli kanıtlarla" destekleyemedi.
Yani açık açık şunu diyorlar: "Fetullahçı bireylerin bu darbe girişimine katılmış olması darbe girişiminin bu örgüt tarafından yapıldığı anlamına gelmez." 'Peki, size göre kim yaptı' desek cevap vermeyecekler ama kirli bir hesapları olduğu çok açık.
Bu ülke insanının canını ortaya koyarak önlediği, o gece göz göze geldiği kanlı darbecilerin FETÖ'cü olup olmadığını bu halk değil, onlar bilecek.
Bu işte bir bit yeniği yok mu? Destek verip vermedikleri bir yana, dünyanın en güçlü istihbarat örgütleri olarak bilinen ve bu bölgede cirit atan CIA ve BND ile bu coğrafyayı 100 yıl önce dizayn eden İngiliz istihbaratı, Türkiye'deki bir darbe girişimini FETÖ gibi küresel bir aparatın yapıp yapmadığını nasıl bilmezler, bal gibi biliyorlar ama dediğim gibi işin içinde başka bir hesap var.
Aynı zaman diliminde benzer açıklamaların arka arkaya gelmesinin nedeni de bu hesap, tesadüf değil. Küresel güç odakları referandum sürecinde yükselen siyasi tansiyonu da dikkate alarak, Türkiye içindeki siyasi yapıların karşı karşıya gelmeleri hesabını yapıyor. Anlayacağınız yeni ve tehlikeli bir oyun bu.
Bu yaklaşıma içeriden de destek verenler var. Denilen şu: O gece FETÖ'cüler yalnız değildi, "darbeci Kemalistler" de işin içindeydi. Bu iddiaya ordu içindeki veya dışındaki Kemalistler;
"Hayır değildik, tam tersine FETÖ'cülere karşı ulusalcı subaylar direndi" deseler bile, algının oluşmasını isteyenler ısrarla aynı şeyi söylüyor.
Sözünü ettiğimiz istihbarat örgütleri tam da bunu yapıyor.
Peki, bununla neyi hedefliyorlar? Hedefleri belli; teröre ve FETÖ'ye karşı kendiliğinden ve doğal oluşan AK Parti- ulusalcı ittifakını bozmak, mevcut toplumsal kutuplaşmayı daha da derinleştirmek.
PKK ve çevresini iyi bilen yazar Cengiz Sapmaz Serbestiyet.com'da sözü edilen istihbarat örgütlerinin FETÖ'yü temize çıkarmak için kurduğu üç aşamalı "tuzak"ı şöyle anlatıyor:
"Birinci adımla, devlet içindeki istikrar berhava edilmek; ikinci adımla, özellikle PKK ile mücadelede başarılı bir grafik gösteren Kemalist kadrolar ile AK Parti karşı karşıya getirilmek, Kemalist kadrolar rencide edilmek isteniyor. Üçüncü adımla FETÖ'nün 15 Temmuz darbesini planlamadığı, özünde sivil ve demokratik bir oluşum olduğu kanaati yeniden uyandırılmak isteniyor."
Suriye üzerinden devreye sokulmak istenen kirli planlar da hesaba katılınca, bütün bu kirli oyunlara karşı herkesin "milli demokrat" siyasi hatta buluşması gerekiyor. Çevremizi saran küresel kuşatmayı atlatmanın başka yolu yok.