15 Temmuz'da tarih yazan Türkiye halkı, sadece kanlı bir darbeyi değil, sonu belirsiz bir iç savaşı engellediği gibi o savaş için 50 yıl önce temeli atılmış kirli bir örgütlenmeyi de açığa çıkarttı.
FETÖ bir iç örgütlenme olmadığı gibi dışarıdaki bir gücün basit bir operasyon örgütü de değil. Temeli 1950'lerde atılan soğuk savaş dönemindeki Gladyo örgütlenmesinin 21. Yüzyıl versiyonu. İşin bamteli tam da burası... FETÖ lideri Gülen daha yola çıkarken, başta CIA olmak üzere devletin iki önemli kurumu Özel Harp Dairesi ve MİT'ten de ciddi destek aldı.
Siyasetin desteği çok daha sonraları devreye girdi.
Bu kirli yapının geçmişiyle ilgili birkaç sahneyi daha önce de yazdım. Satır başlarını hatırlatmakta yarar var. 1961 yılında askere giden Gülen, acemiliğini Özel Harp Dairesi'nde Kurmay Başkanı Reşat Taylan'ın yanında yapar. Orada istihbaratı öğrenir. Sonra aynı görevle İskenderun'a gider. Bunların tesadüf olmadığı çok açık.
Şu da tesadüf değil, hava değişimiyle memleketi Erzurum'a gider ve çok tipik bir Özel Harpçi eylemi gerçekleştirir. Kendi anlatımıyla önce, gösterilen bir filmi eleştirerek "Nasıl Müslümansınız" deyip halkı kışkırtır sonra da galeyana gelen halka "Sakın bir şey yapmayın" der ama iş işten geçmiştir çünkü halk sinemayı basmış ortalığı yakıp yıkmıştır.
O dönemin ilginç bir ilişkisi de Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagör'le tanışmasıdır. Çünkü bu tanışma ya da tersi onu, MİT Müsteşarı Fuat Doğu'ya, oradan da ünlü işadamı Vehbi Koç'a kadar götürecektir. Sanıyorum bu noktada devrede olan ilginç bir isim daha var; o dönem CIA Ortadoğu İstasyon Şefi Graham Fuller.
Bugün de gündemde olan Fuller, 1964-67 yılları arasında İstanbul'da görev yaptı. O yıllarda CIA'nın MİT ve Özel Harp Dairesi'yle iç içe çalıştığını da bilmeyen yok.
O dönem MİT Müsteşarı Fuat Doğu'nın geçmişi de bu ilişkileri kurmaya uygun. Doğu, Harp Okulu mezunu, 1954 yılında kurmay yarbay olarak o dönemin istihbarat teşkilatı MAH emrine girer. Nazi istihbarat şefi olan ve savaştan sonra müttefiklerin safına geçerek Soğuk Savaş'ta komünizme karşı istihbarat faaliyetlerinin merkezinde görev yapan Reinhard Gehlen'in öğrencilerinden... 1966 yılında MİT'in başına geçer.
İçişleri Bakanı Faruk Sükan'ın olduğu o yıllarda bir Gladyo çalışması olan Komünizmle Mücadele Dernekleri de yeniden faaliyete geçer. İlki İzmir'de ikincisi Erzurum'da kurulur. Erzurum'dakini tamamen Gülen yönetir.
Solun şiddetle buluşturulduğu, sağa komando kampların kurdurulduğu o yıllarda böylesine çok yönlü ilişkileri olan vaiz Fetullah Gülen de kendi örgütünün ilk kampını Buca'da açar. Peki, hangi parayla?
Onun cevabını da Latif Erdoğan Şeytanın Gülen Yüzü kitabında veriyor: "İlk kampın masraflarını da Gülen Ankara'da bazı tanıdıklardan topladığı 3000 TL tutarındaki bonolardan karşıladığını ifade etmektedir. Burada bir örtülü ödenek mi söz konusuydu düşünmeden edemiyorum."
FETÖ başından beri bir Gladyo örgütlenmesiydi ve küresel döneminin iç işgal kuvveti olarak dizayn edildi. Böyle olduğu için de bugün Batı'nın siyasi ve askeri merkezleri ortak hareket edip kanlı darbe karşısında sessiz ve suskun kaldı.
Şimdi bu gerçeğe bakıp, şu soruyu soralım; bir CIA Projesi olan bu örgütün, bırakın yurt dışını Türkiye içinde kök salmasını siyasiler mi yoksa MİT ve asker mi sağladı?
MİT'in ve "Kozmik Büro" olarak bilenen Özel Harp Dairesi'nin bu soruya bir cevabı olmalı. O cevap bulunmadan tehlike geçmiş sayılmaz.