Ankara'da içimizi yakan alçak terör eyleminden sadece yapanlar değil, Suriye'deki iç savaşın bitmesini istemeyen, hiçbir çözüm önerisine yanaşmayan küresel ve bölgesel güçler de sorumlu...
Özellikle de ABD ve AB ülkeleri, kendi çıkarları uğruna, Suriye'de bir insanlık trajedisinin yaşanmasına yol açtı. Birkaç gün önce yazdım, Freedom House Başkanı Mark P. Logan, kimlerin sorumluluğu olduğunu çok açık ortaya koyuyordu:
"ABD ve AB hükümetleri Esad'ın katliamlarına yanıt verilmesi konusunda liderlik gösteremedi... IŞİD de tam bu noktadaki zafiyetten doğdu... İçerdeki barışçıl muhalefetin desteklenmesi, Esad'ın havadan bombardıman kabiliyetinin ortadan kaldırılması hedeflenebilirdi."
Başta ABD olmak üzere bunların hiçbirini yapmayanlar, tam tersi Türkiye'yi sıkıştırmak için her şeyi yapıyor. Ankara'nın kalbine yöneltilen terör saldırısı, bu yüzden bir örgütün hedeflerini çok aşan bir hesaba dayanıyor. Amaç da sadece ABD'nin istediği "kara harekâtına" Türkiye'yi zorlamak değil, çok daha büyük, "parçala- böl- yönet" projesinin bir parçası. Bu yüzden Türkiye için bir kırılma noktası. Onlar, Türkiye'nin en zayıf karnı olarak nitelenen etnik mesele üzerinden, Türkiye'ye operasyon çekiyor ve bunu da saklamadan yapıyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi bu Türkiye için bir son nokta. Türkiye de artık bakış açısını değiştirmeli. Onların en zayıf noktası neresiyse oraya yönelmeli. Türkiye, 100 yıl öncenin Osmanlısı değil. Ortada hem yaşanmış acı bir tarih var, hem de Türkü-Kürdü- Alevisi- Sünnisi o acı tarihten dersler çıkartmış bir Türkiye toplumu var.
ABD'nin bölgeyle ilgilenmiyormuş gibi yapıp, en kritik anlarda Türkiye karşıtlarıyla el ele vermesine net bir cevap verilmeli. ABD'nin bölgede yaptıklarının Kürtlerin talepleriyle de ilgisi yok. O Kürtler üzerinden Türkiye'yi sıkıştırmaya çalışıyor. Daha önce de söyledim, artık Türkiye de, hem NATO'yla hem de ABD'yle stratejik ortaklık ilişkilerini gözden geçirmeli. ABD'nin en zayıf noktası İncirlik meselesi ise o yeniden ele alınmalı.
Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başdanışmanlarından Şeref Malkoç'un şu tespitleri devlet aklının da bu noktaya geldiğini gösteriyor: "Bize dost olması gerekenler düşmanlık yapıyorsa onun tedbiri alınır. Sadece ABD değil, Türkiye aleyhine faaliyet gösteren kimse gereken tedbir alınır. Bunu İncirlik ile sınırlı tutmamak gerekir.
Türkiye'nin imkânları çok geniş. ABD Suriye'de Türkiye aleyhine Rusya ile birlikte hareket ediyor. Bunun izahı var mı? Yüzleri kararacak, kızaracaktır."
Malkoç'un küresel güçlerin bölgede ne yapmak istediğine dair söyledikleri de çarpıcı: "Önce Osmanlı'yı parçaladılar, sonra Araplar'ı bölüp birbirine düşürdüler, şimdi Kürtler'i bölüp birbirine düşürmeye çalışıyorlar. Türkiye bu coğrafyada olduğu müddetçe buna güçleri yetmeyecektir. ABD ile Rusya ne kadar anlaşırsa anlaşsın bu bölgede ikisi de fazla kalamayacaktır."
Türkiye'yi birkaç yıldır ABD'nin zorladığını herkes biliyor. Soğuk Savaş gibi en zor dönemlerde bile Türkiye ABD'nin dayatmalarına hep karşı çıktı. Johnson Mektubu'na İsmet Paşa'nın o meşhur cevabı hâlâ hafızalarımızda: "Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır."
Yakın tarihimizde ABD ile benzer birçok sıkıntı yaşadık. İçinden geçtiğimiz süreçte ABD bölgede üstlendiği rol nedeniyle çok daha zor durumda. Oysa onca kuşatmaya rağmen Türkiye'nin eli çok daha güçlü.