Ne zaman "sanki biraz rahatlayacağız" demeye kalksak, mutlaka bir şey oluyor ve yeniden başa dönüyoruz.
İçeriden ve dışarıdan kuşatma devam ediyor. Daha Rus uçağı krizini atlatamadan, bu kez Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'yi ve bir polisimizi kaybettik.
Bu saldırıyı duyar duymaz aklıma Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk'ün de seslendirdiği ve giderek daha çok insanın paylaştığı "Hendek siyasetinin yanlışlığı" açıklamaları geldi.
Geç kalınsa da siyasilerin bu açıklamaları yeni bir başlangıca işaret ediyordu. Ama devamına izin verilmedi. Bölgenin en sevilen ismi Elçi'ye kıyılarak yeni bir kaosun fitili ateşlendi.
Olayın nasıl olduğu mutlaka araştırılacak ama o kadar avukatın arasında Elçi'nin vurulması tesadüf görünmüyor. Bu tür, etkisi sarsıcı saldırıların arkasında mutlaka kirli hesaplar ve karanlık güçler var. Tam da bu nedenle, PKK ve çevresinin de içinde yer aldığı bir kesim, o güçleri gölgede bırakmak için hemen harekete geçip "devleti" suçlu ilan etti.
Bu konuda en güçlü uyarıyı bizzat Elçi'nin yakın arkadaşlarından eski AK Parti Milletvekili Abdurrahman Kurt yaptı:
"Elçi'yle, AK Partili ve HDP'lilerin de içinde olduğu bir çalışma yürütüyorduk. Elçi'nin öldürülmesi hepimizi sarstı. İkinci sarsıntıyı ise birilerinin, kendi saflarına cephane toplar gibi maalesef onun ölümü üzerinden ölümleri kızıştıran, çatışmaları derinleştiren, kin ve nefret tohumları eken bir dil kullanmaya başlamalarıyla yaşadık. Şunu herkes bilsin ki benim dostum Tahir Bey, bir barış adamıydı. Açık söylüyorum, Ne AK Partiliydi ne HDP'liydi."
"Hendek siyaseti"nin felaketi
Kurt, Elçi'nin bu tür ölümlere yol açan siyasi zeminin değişmesi için mücadele ettiğini şu sözlerle dile getiriyordu:
"Tahir Elçi'nin, hiç kimsenin cephanesine malzeme taşımak gibi bir derdi yoktu. O bugün de yaptığı gibi Diyarbakır'daki kadim 4 ayaklı minarenin altında barışın sesi olmaya çalıştı. O, hendek siyasetinden vazgeçmeye, çatışmaları şehirlerden çıkartmaya çalışan bir barış insanıydı. Herkes onun mirasına sahip çıkmalı"
Şu gerçek artık biliniyor, siyasetin önünü açan, çözüm süreciyle eski politikalarını reddeden bir devlet, artık eski devlet değil. Ayrıca rahmetli Mahir Kaynak'ın dediği gibi bu tür eylemlerin kimin işine yaradığına bakmak gerekiyor.
Çevremizde ve içimizde Türkiye'yi zora sokmak isteyen, bölgenin kaosa sürüklenmesinden medet uman çok sayıda eski zihniyete sahip örgütler, devletler var. Onların nasıl kirli bir ittifak içinde oldukları biliniyor. Zaten bunu da açık açık ilan ediyorlar.
Bu gerçek nedeniyle devlet, çok daha hızlı hareket etmeli ve bu hain saldırıyla ilgili bütün bilgileri tıpkı Rus uçağının düşürülmesindeki gibi açık ve net bir biçimde halkla paylaşmalı, bir an önce bilgi kirliliğinin önüne geçmeli... Çünkü bunun üzerinden şiddet üretmek isteyenler pusuda bekliyor. Pusuculara fırsat vermememiz gerekiyor.
Tahir Elçi'ye ve şehit edilen polisimize Allah'tan rahmet, yaralılara da şifa diliyorum.