Önceki gün, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın onayladığı yeni hükümette kimlerin yer aldığını Başbakan Ahmet Davutoğlu açıkladı. O an heyecanla bekleniyordu çünkü toplum, Türkiye'nin 2.5 yıldır yaşadığı kuşatmalardan, kurulan tezgâhlardan kurtarılmasını ve tıpkı "ilk günkü gibi" yeni bir aşkla, ikinci bir "dönüşüm seferberliği" istiyordu. Bu yüzden AK Parti'yi, kimseye muhtaç etmeden yeniden tek başına iktidar yaptı.
Yeni hükümet işte bu talebe bir cevap niteliğinde. Kabine, 13 yıllık AK Parti tecrübesiyle "Yeni Türkiye" dinamizminin bir sentezi gibi. Daha önce AK Parti hükümetlerinde yer alan bakanların performansı biliniyor. Bu nedenle dikkatler, yeni kabinede, Mustafa Elitaş, Berat Albayrak, Süleyman Soylu, Sema Ramazanoğlu, Fatma Güldemet Sarı, Mahir Ünal, Bülent Tüfenkçi ve Naci Ağbal gibi yeni isimler üzerinde olacak.
Bir anlamda geleceğin siyasetçileri diyebileceğimiz bu isimlerden, finans ve enerji alanındaki birikimi, özel sektördeki başarısı ve yeni bakış açısıyla Berat Albayrak'ın, toplumun üreten ve çalışan kesimleriyle devlet ilişkisine yeni ufuklarla yeni boyut kazandıracak Süleyman Soylu'nun, turizm ve kültür alanında yeni sentezlerin oluşmasına yol açacak vizyonuyla Mahir Ünal'ın, bürokratik hantal yapıya neşter atılması gerektiğini söyleyen ve kurumsal değişim ihtiyacını içerden seslendiren Naci Ağbal'ın performansları dikkatle izlenecek.
Farklı gerekçelerle de olsa yeni isimlerin hepsi, bakanlığı beklenen isimlerdi. Belki sürpriz denebilecek tek isim Adana Milletvekili Fatma Güldemet Sarı. Bir iş kadını olan mimar Sarı'yı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na taşıyan ise 2011'deki milletvekili adaylığından sonra Adana il yönetiminde gösterdiği olağanüstü performanstı.
Yeni isimlerle yeni kabine deyim yerindeyse tam bir reform kabinesi olacak. Seçim vaatlerini bir yana bırakıyorum, Türkiye'nin öncelikle 2023 hedefini gerçekleştirmesi, dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmesi ve bölgesel cazibe merkezi olması için katma değeri yüksek ürünler üreten, yeni bir ekonomi hamlesine ihtiyacı var.
Ancak bunun etkili olabilmesinin yolu da demokrasinin derinleşmesinden ve güçlü bir hukuk sisteminden geçiyor. Hükümetin önünde ekonomiyle eşzamanlı bir biçimde özgürlük ve güçlü hukuk sistemi üzerine kurulu, devlettoplum ilişkisini yeniden düzenleyen temel sözleşmeyi, yani yeni anayasayı yapma görevi duruyor.
Bu tarihi misyonla yola çıkan yeni kabineye başarılar diliyorum.