Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ve Kubat Talabani'nin bakanlarla birlikte Türkiye'ye gelmesi, Irak'ta "yeni bir döneme" girildiğinin işareti...
Bunu hızlandıran da Maliki yönetimindeki Irak merkezi hükümetinin Sünnileri ve Kürtleri ötekileştiren uygulamaları ve IŞİD'in devreye girmesi...
Artık Irak'ın önünde iki seçenek var; ya Maliki'siz merkezi federal bir Irak, ya da üç bağımsız bölgeli bir Irak...
Hiç hesapta olmayan farklı gelişmeleri de tetikleyecek kritik bir durum bu... İran-Şii, Türkiye- Kürt ve şimdi devreye giren Suudi Arabistan- Sünni eksenli yeni bir Irak fotoğrafıyla karşı karşıyayız.
Tabii enerji koridoru nedeniyle işin içinde küresel güçlerin hesabı da var.
Kısaca 100 yıl sonra Irak yeniden şekilleniyor. İçinde korkular, riskler ve fırsatlar da barındıran yeni bir süreç bu...
Ortadoğu'da çok sayıda mezhep ve etnik yapı üzerinden küçük devletçikler çıkartan ve çatışmaya müsait bir potansiyel de var, doğal zenginlik ve tarihsel ortaklıklar nedeniyle AB vari yeni birlikler kurma şansı da...
Bu açıdan Irak Kürtlerinin verecekleri karar bölgenin kaderiyle yakından ilgili... Bir süredir Irak Kürt Yönetim Başkanı Mesud Barzani, referandum ve bağımsızlıktan söz ediyor. IŞİD'in Musul'u işgali Sünnilerin Maliki iktidarı karşısındaki pozisyonunu netleştirirken, Irak Kürdistan'nın da sınırlarını tahkim etti.
Birkaç gün önce görüştüğüm Irak Kürdistan'ından gelen gazeteci Şivan Tavenge, şöyle diyordu: "IŞİD'in 10 Haziran'da Musul'u işgali Irak'taki yanlış fotoğrafı dünya kamuoyuna gösterdi. Artık geri dönüş zor. Kürtler, IŞİD terörüne karşı sınırlarına 2 metre genişliğinde 4 metre derinliğinde hendekler açarak netleştiriyor. Bir tek Türkiye sınırımızda hendek açmıyoruz. Çünkü Türkiye ile sınırların kalkmasını istiyoruz."
Peki, Irak Kürtleri bu noktaya nasıl geldi?
Sorunun cevabını Kürdistan Demokrat Parti Dış İlişkiler Bölüm Başkanı Hemin Hawrami, Al Jazeere'ye verdiği demeçte şöyle anlatıyor: "Seçenekleri değerlendirmeden önce, tarihe bakalım. Biz aslında yarıbağımsızdık ama yeni Irak'ın bir parçası olmayı kabul ettik. Yani Saddam döneminin tamamıyla kapanmasını istedik. Ama şimdi elimizde ne var? Anayasa bir tarafa bırakıldı, Sünniler dışlandı, Kürtler marjinal kılındı, ılımlı Sünniler ülke dışına atıldı ve ılımlı Şiiler yabancılaştırıldı. Saddam Hüseyin çağına geri döndük."
Bu duruma gelen Irak Kürtleri şu günlerde yeni bir çıkış yolu bulmaya çalışıyor. Gözleri de çözüm süreciyle kendi Kürt meselesini demokrasi içinde çözmeye çalışan Türkiye'de...
KDP'li Hawrami şöyle diyor: "Aslında herkes de Türkiye'ye bakıyor. Türkiye, Kürdistan konusunda ne yapacak? Bizim için Türkiye stratejik kapı. Türkiye bir NATO ülkesi, AB adayı, başarılı demokrasi modeli... Son on yıldır uluslararası toplumla çalışıyorum. Türkiye ile ilişkilerimiz güçlendikçe bazıları, bu durumu kıskanıyor ve 'Türklerle neden bu kadar ileri gittiniz?' diyorlar. Belki de bunu yapanlar Türkiye'nin bölgede güçlü bir ülke olmasını istemiyor.
Türkiye'nin Kürdistan algısının değiştiğini hissediyoruz. On yıl önce Türkiye Kürdistan'a bir tehdit kaynağı olarak bakıyordu. Ama şimdi bırakın tehdit olmayı, Kürdistan tam tersine istikrar unsuru olduğunu kanıtladı."
Gerçekten de son yıllarda çok şey değişti. Artık, milyonlarca Kürdün gözünün içine bakarak, bölge Kürtlerini "düşman" gören bir Türkiye yok, onları da tıpkı Kuzey Kıbrıs Türkleri gibi kucaklayan bir Türkiye var.
İçinden geçtiğimiz süreç iyi yönetilirse sadece iki halkın değil, bölgenin de kaderi değişir. Barzani ziyareti bu nedenle tarihi ve önemli...