Dünya, ömrünü barışa, adalet ve eşitliğe adamış "iyi bir insanı" kaybetti; Mandela ya da çok sevdiği kabile ismiyle Madiba...
Onun özgürlük ve barış mücadelesi, sadece siyahların değil, ırkçı siyasetçilerin ötekileştirdiği bütün dünya insanlarının gönlünü kazandı.
Ama onu asıl büyük yapan, o kirli ve ırkçı sistemi yıkması değil, o sistemi, yüzleşme üzerinden değiştirmesiydi.
Kendisi de yol arkadaşları da iktidara geldikleri andan itibaren intikam peşinde koşmadılar, yüzleşerek bir daha insanlığın o acıları yaşamamasını sağlamaya çalıştılar.
Attıkları her adım yeni sorunlar yaratmasın diye inanılmaz hassas davrandılar... Yenilmez filmdeki o sahneyi hatırlıyorum...
Daha işin başında, beyazların ırkçı tavırlarına rağmen futbol takımına ülkedeki birliği sağlamak için riske girerek büyük destek verir. Barışı gerçekleştirmek kolay değil, risk alan, topluma ekstra bedel ödetmeyen liderler bunu başarabilir. Mandela öyle bir liderdi.
Mandela'nın ölüm haberini almadan bir gün önce İstanbul Cemal Reşit Rey'de Dersim Katliamı ile ilgili Nezahat Gündoğan'ın "Hay Way Zaman" belgeselini izledim.
Mağdurların neler yaşadığını az çok biliyorduk ama ilk kez Dersim kırımına katılan askerlerin konuşmalarına tanık oldum.
Her şey o kadar netti ki; bir devlet politikasıyla "Çıbanbaşı Dersim" katliama uğramıştı. Bir anlamda Dersim'de Türkiye'nin "apartheid" politikası hayata geçirilmişti...
Yok edilen de yok eden de insandı. Dersim katliamına katılan askerlerden biri o günleri anlatırken, "O kadar çok insan telef ettik ki" dedikten sonra öyle bir "Ahh..." çekti ki o an bir tek şey düşündüm; öldürülen binlerce insanı, parçalanmış hayatları artık geri getiremeyiz ama yüzleşebiliriz...
Dersim'le de, İstiklal Mahkemeleri'yle de, Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas'taki kıyımlarla da 90'lı yıllardaki faili meçhullerle de yüzleşmeye ihtiyacımız var.
Tıpkı Mandela'nın Güney Afrika Cumhuriyeti'nde yaptığı gibi... Ancak Türkiye'de garip bir durum var. Başbakan Erdoğan Dersim'le ilgili devlet adına özür dilerken, Dersim'in çocukları susuyor.
Daha vahim olanı ise Mandela'nın barışseverliğini ve ırkçılığa karşı mücadelesini övenler, ne yazık ki Türkiye'de barış için kılını kıpırdatmıyor. Hatta tam aksine engel olmaya çalışıyorlar.
Mandela'nın ırkçı politikaları değiştiren barış mücadelesiyle Türkiye'nin derin sorunlarını çözme mücadelesi arasında çok benzerlik var. Yeter ki bakmasını bilelim.