İstanbul'da Türkiye'nin en büyük "sivil" toplum örgütleri, İstanbul Sanayi Odası ve İstanbul Ticaret Odası'nda seçim var. Sanayi Odası için Tanıl Küçük ve Erdal Bahçıvan ismi geçiyor, İTO'da ise tek isim var: İbrahim Çağlar.
Binlerce üyeye ve milyonlarla ifade edilen bütçelere sahip bu iki büyük kurumun sivil toplum örgütü olup olmadığı ise yeni yeni tartışılıyor. Hepsi, free shop'lara, kafelere, otellere ve okullara sahip KİT gibi.
Peki, bu nasıl bir sivil toplum örgütü? Mecburi üye yapan, mecburi aidat toplayan bir kurum sivil toplum örgütü olur mu?
Eski devletin iş ve ticaret dünyasını kontrol etmek için oluşturduğu, yasal dayanak sağladığı bu kurumların her biri "devlet gibi" düşünen, yüzünü üyesine değil, vesayet rejimine dönen birer küçük "devletçiğe" dönüşmüş durumda...
Ve şu sorunun cevabı henüz verilmiş değil: Odalar üyelerinin sorunu için mi var yoksa başka bir şey için mi?
Daha önce de yazdım, Taşyapı'nın sahibi Emrullah Turanlı, odaların bugünkü misyonuna itiraz ediyor ve sivilleşmesini isteyerek şöyle diyor:
"Odalar vatandaşın milyonlarca lirasıyla ne iş yapıyor? Biri bunu bana izah etsin. Türkiye'nin tanıtımına mı katkı veriyorlar, yoksa esnafın bürokrasi karşısındaki sorunlarını mı hallediyorlar? Hiçbiri yapılmıyor. Bu yüzden devlet esnafın ödediği paralara el koymalı. Artık konuşan bir Türkiye var ve bunları konuşmamız lazım."
Turanlı'nın yeni seçilecek başkan adaylarına da bir önerisi var: "Odaların elindeki KİT'leri hemen satışa çıkarın."
Birkaç ay önce bu konuyu işlemiş ve umutla seçim döneminde yeni başkan adaylarının nasıl bir taleple çıkacaklarını beklemiştim.
Seçim günü geldi ama bu türden bir çıkışa rastlamadım. Yine de merak edip İTO Başkanı olması kesinleşen İbrahim Çağlar'a sordum: "Şu sivilleşme taleplerine ne diyorsunuz?"
Cevabı kısa oldu: "Seçimden sonra sivilleşmeyle ilgili neler yapacağımızı açıklayacağız."
Biz de takipçisi olacağız.