Dünyanın herhangi bir şehrine gittiğinizde, şehrin belli başlı merkezlerini gezmek istersiniz. Bu kimi zaman tarihi bir mekân, kimi zaman bir müze veya modern bir yapı olabilir. Ya da harika bir doğa parçası.
İstanbul bu açıdan çok şanslı bir şehir. Gezecek çok şey var. Tarihi mekânları da doğal güzelliği de ilgi görüyor. Ama hâlâ dünya çapında bir müzemiz ve modern mimari ürünü bir binamız yok.
Bunlar yok ama İstanbul artık modern bir akvaryuma sahip. Dünya Akvaryum Örgütü üyesi olan Florya'daki Akvaryum'u hâlâ görmediyseniz mutlaka görün.
Üç yanı denizlerle çevrili bu ülkeye ve içinden deniz geçen bu şehre, böyle bir akvaryum gerekiyordu. Denizlerimizde ne tür canlıların yaşadığını görmek müthiş etkileyici. Ama sadece o kadar değil. Akdeniz'den çıkıp Atlas Okyanusu'na, oradan Kızıldeniz'e, Hint Okyanusu'na, hatta yağmur ormanlarına kadar uzanıyorsunuz.
Tabii bunlar Akvaryumun görünen yüzü... Bir de arka yüzü var. O arka yüzü, işletmenin ortaklarından Esat Ulu ile gezdim. Çok etkileyici. Dünyanın öteki ucundan getirtilen balıkların nasıl yaşama adapte olduğundan, yavru köpek balıklarının büyütülmesine kadar her şey o arka yüzde gerçekleşiyor.
Oradan ayrılırken, Ulu şöyle diyor: "Sadece İstanbul'dan değil Anadolu'dan da turlarla çocuklar geliyor... Bırakın her şeyi, o çocukların mutluluğu bile bize yetiyor."