Son dönemde muhalefet partilerince, yeni anayasa yapılmamasının en önemli gerekçesi "Başkanlık Sistemi" önerisi olarak gösteriliyor.
Başbakan Erdoğan ve AK Partili yetkililerin buna cevabı çok açık: "Temel konularda anlaşma olursa biz önerimizi çekeriz."
Bu gerçek ortada dururken, muhalefetin başkanlık sistemini yeni anayasa için gerekçe göstermesi inandırıcı değil. İnandırıcı olmak istiyorlarsa anayasa konusunda anlaşsınlar. Buna engel yok. Tabii tek engel buysa.
Ama değil, önemli bir engel ve korku daha var: Cumhurbaşkanını halkın seçmesi. CHP ve MHP eski sistemin sürmesini istiyor. Yani bir şekilde "Eski sisteme geri dönelim" ve ülkeyi bu noktaya getiren "vesayet rejimi sürsün" isteniyor. Oysa o sistemin bedelini Türkiye ağır ödedi ve artık hükümet sistemi konusunda bir seçim yapma zamanı geldi. Çünkü bürokrasinin ipleri elinde tuttuğu ve kirlettiği bu sistemi "iyileştirmek" de zor.
Zor olduğunun yakın tarihimizde sayısız örneği var. 1973-80 arasını düşünün. Kaç hükümet kuruldu hatırlayan var mı? Yüzde 42'ye yakın oy almasına rağmen CHP, Güneş Motel modeliyle tarihine kara bir leke olarak yazılan girişimle zor ve kısa süreli bir hükümet kurabildi.
Aynı dönemde Cumhurbaşkanlığı seçimleri de aylarca sürdü. 90'lı yıllardaki zayıf koalisyon hükümetlerini de hatırlayın. Sadece İstanbul'da bir emniyet müdürünün çıkışı yüzünden DYP-CHP koalisyonu yıkıldı.
Peki, CHP bu deneyimden nasıl bir sonuç çıkarttı? Hiç... İstiyor ki, cumhurbaşkanını halk değil, Meclis seçsin ve eski sistem sürsün. Ama artık o noktaya dönüş mümkün değil. AK Parti'nin önerisini beğenmeyebilirsiniz ama en azından çaba harcıyor, AR-GE'sini buna yöneltiyor ve tartışıyor.
Peki, siz sistemi iyi işletecek ne öneriyorsunuz? Seçim barajı yüzde 5'e inse çözüm olur mu? Olmayacak. Başkanlık sistemi dahil, yerel yönetimlerin güçlendirildiği, dar bölge seçim sisteminin devreye sokulduğu, hatta partiler arası ittifakın kolaylaştırıldığı yeni ve demokratik bir sistemi bütün yönleriyle tartışmalıyız.