Türkiye'nin siyasal ve toplumsal kutuplaşması aslında yeni değil. 90'lara kadar uzanan bir geçmişi var.
Kapalı toplumdan açık topluma, darbelerin doğal olduğu bir siyasal zeminden darbecilerin yargılandığı bir zemine yavaş da olsa geçerken, Türkiye toplumu kendi gerçeğiyle yüzleşmeye başladı.
Toplumun dindarı, Kürdü, Alevisi gibi onlarca farklı renkten oluştuğunu gördü. AK Parti iktidarı bu yüzleşmeyi biraz hızlandırdığı için eski Türkiye'nin devam etmesini isteyenlerin hedef tahtasına oturdu.
Hem de o tahtaya siyasi bir rakip olarak değil "düşman" olarak konuldu. Kutuplaşmayı sertleştiren de kaygı yaratan da işte bu zihniyet.
Kendisi gibi düşünmeyen herkesi ötekileştiren, öfke ve nefreti bir siyaset dili haline getiren bu yapı, "düşmanı" yok etmek için her yolu mübah gördü.
Darbecilere destek olduğu gibi kaos ortamı yaratanları da görmezlikten geldi.
Mutlaka bu sürecin sertleşmesinde AK Parti'nin sert siyasal dilinin ve bazı çıkışlarının da etkisi oldu. Ancak asıl belirleyici olan, AK Parti karşıtlarının kendi siyasal ve sosyal pozisyonları. Değişimden korkan, tek tipte direnen, kendi dışındakileri "düşman" ilan eden bir anlayış, toplumu kutuplaştırmaktan öte ne yapabilir ki...
Siyaset üretemiyor. Toplumun farklı kesimlerine dokunulmasından hoşlanmıyor.
Kendisinden farklı düşüneni "hain" ilan ediyor.
Bu yüzden de her sandıkta yeniliyor.
Yenildikçe daha da öfkeleniyor.
Bu siyasi aklın sanattaki karşılığını Levent Kırca gösterdi. Onun kadınları aşağılayan sözleri, Sezen Aksu, Halil Ergün ve Ali Poyrazoğlu'nu hain ilan etmesi bir sonuç sadece...
Çok değil iki yıl önce, 12 Eylül referandumunda bunun çok örneğini gördük.
Bugün Levent Kırca'ya "meczup" muamelesi yapan birçok kişi, sırf referanduma destek oldu diye Sezen Aksu'ya demediklerini bırakmadı.
Kırca'nın ağzını bozduğu o gecede olanlar da farklı değil.
Aralarında ünlü isimlerin de bulunduğu kalabalık, önce "Arkadaş" şarkısını sonra da Ahmet Kaya'dan bir parça söyleyen Melike Demirağ'ı yuhalıyor, "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganları atıyor.
Tıpkı 1999'daki Ahmet Kaya'yı ölüme sürükleyen Magazin Gazetecileri gecesinde olduğu gibi...
Son yıllarda gerilim yaratan siyasal tartışmalar da, üniversitelerdeki protestolar da bu ruh halinin bir yansıması. Bu ruh hali değişmeden hayat normalleşmez. Bu da ancak siyasetle olur.
Konu yine dönüp dolaşıp CHP'nin kapsama alanına giriyor.
Kısaca toplumdaki kutuplaşmayı en aza indirmek için o ruh haline teslim olmayan ve onu değiştirmeyi düşünen bir CHP olmalı...