Ergenekon davasında sona yaklaşılıyor. Nasıl bir sonuç çıkacağını uzun tutukluluk yaşayan sanıklar kadar siyaset ve toplum da merak ediyor.
Çünkü, Türkiye ilk kez bir darbe girişimi ve kaos ortamı yaratanlarla yargı önünde hesaplaşıyor.
Aslında Ergenekon salt bir darbe yargılaması değil. Eski sistemin bir daha dönmemesine yol açacağı için üzerinde fırtınalar kopartılıyor. Ve davayı anlamsız kılmak için siyasetin, sermayenin ve medyanın bir kesimi elinden geleni yapıyor.
Bir yanıyla "çözülmeyi" önlemek için de... Derin yapının hâlâ güçlü olması ve yargı sisteminin zaafları da buna fırsat veriyor.
Böyle bir zeminde Ergenekon davası sonuçlanacak ve her ihtimalde bu sonuç yeni bir tartışmanın kapısını aralayacak.
İşte o tartışma içinde önemli bir yere sahip unutulan üç isim var: Halen firarda olan Bedrettin Dalan, Turhan Çömez ve emekli Orgeneral Mustafa Bakırcı...
Dava dosyasına göre, pozisyonları tutuklu olanlar kadar önemli olan bu isimlerin yurtdışında ellerini kollarını sallayarak gezmesi kafalarda soru işareti yaratıyor.
Örneğin iddiayı göre olası darbenin cumhurbaşkanı adayı Prof. Dr. Mehmet Haberal, Başbakan adayı ise Bedrettin Dalan'dı. Haberal'ın tutuklanması 2.5 yıl sürdü ve kolay olmadı ama sonunda tutuklanıp cezaevinde kondu. Dalan için yurtdışında tutuklama kararı çıktı ama bir adım atılamadı.
Çömez'in durumu da farklı değil. Başbakan Erdoğan'ın özel kalemi olacak kadar işin içine girmiş biri. İddianameye bakılırsa, Çömez "iç sinir sisteminin" Dalan ise "dış sinir sisteminin" önemli aktörü...
Emekli Orgeneral Bakırcı da sıradan biri değil. Sadece emekli ediliş biçimi, yurtdışına kaçışındaki bağlantılar bile ne kadar önemli olduğunu göstermeye yetiyor. İnternet Andıcı davasından Genelkurmay Başkanı içerideyken onun dışarıda olması ilginç.
Bu üç isim sanki unutulmuş gibi...
Neden acaba?
İçeridekiler kaçmadığı için mi ceza çekiyor? En azından suçluların iadesi hukukuna göre nasıl bir işlem yapıldığını kamuoyunun bilmesi gerekiyor.
Biraz eskileri hatırlayalım, bir dönemin "dokunulmaz" işadamı Cavit Çağlar bile ABD'den eli kelepçeli getirildi.
Acaba Türkiye'nin bu üç ismi getirecek gücü yok mu? Ya da bizim bilmediğimiz "özel" bir durum mu var?