Birkaç günlük ABD gezisinde en çok merak ettiğim şey başkanlık seçimleri oldu.
İlginç olan Amerikalılar da orada yaşayan Türkler de bizim kadar seçimle ilgili değiller.
Belki de bu yüzden sokaklarda seçim yarışından eser yok. Sadece ünlü şekerci dükkânı Dylan's Candy Bar'da Obama ve Romney'nin tişörtlerini ve farklı el ilanlarını gördüm.
Hem de bizde olsa topa tutulacak bir yöntemle... Çünkü tişört ve el ilanlarında Obama övülürken Romney ile dalga geçiliyor.
Seçimlerin sokağa yansıması böyle ve seçim yarışı daha çok TV ve sosyal medyada sürüyor. ABD seçimlerine biraz da bizde yeni tartışılmaya başlanan "başkanlık sistemi" ve iki partili siyasi yapı açısından bakınca, orada "ideolojik seçmen"in daha dengeli bir dağılımı olduğu dikkat çekiyor. Demokrat ve Cumhuriyetçilerin yüzde 45'erlik ideolojik seçmen tabanı var.
Yüzergezer oy oranı ise yüzde 10...
İşte ABD seçimlerinin kaderini bu yüzde 10'luk seçmen tabanı belirliyor.
Bunun nasıl olduğunu ABD ve Türkiye'deki siyaseti ve seçim kampanyalarını yakından izleyen New York Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Doç. Dr. Selçuk Şirin'e sordum. Şirin, New York Üniversitesi'nde araştırma yöntemleri dersleri veriyor ve kendi laboratuarında siyasetten eğitime pek çok alanda araştırmalar yürütüyor. Türkiye'ye GPS'ye dayalı veri toplama sistemini getiren İksara araştırma şirketine de danışmanlık yapıyor. Şirin, yüzde 10'luk yüzergezer seçmenle ilgili şu tespiti yapıyor:
Obama'nın en büyük silahı "
Bizden farklı olarak burada seçimleri ideolojik olmayan "yüzergezer" dediğimiz bağımsız seçmenler belirliyor. Bu nedenle ABD seçimleri doğası gereği iniş çıkışlara ve özellikle kampanya dönemi sürprizlerine son derece açık."
Şirin, ABD seçimlerinde bugün gelinen noktada Obama-Romney dengesi kurulduğunu ama bu dengeyi yüzde 10'luk seçmen kitlesinin değiştirebileceğini ileri sürüyor. Bunun için de iki önemli faktöre dikkat çekiyor: Ekonomi ve liderin sevimliliği...
Şirin, Obama ve Romney'yi bu iki faktör açısından kıyaslıyor:
"Obama'nın ekonomi karnesi zayıf ama mazereti de yok değil zira kendisi krizin göbeğinde iktidara geldi. Liderin sevimliliğine yani sempati faktörüne gelince, bu konuda ilginç bir istatistik vereyim. ABD'de kimin başkan olacağını belirlemek için yapılan anketlerde klasik bir soru vardır: Hangi adayla bira içmek istersiniz? Hem 2008 seçimlerinde hem de bu seçimlerde seçmenlerin büyük çoğunluğu Obama'yla bira içmeyi tercih ediyor. Buradan da şu sonucu çıkartabiliriz, ekonomik sıkıntılara ya da ideolojik çekincelere rağmen seçmenler Obama'yı Romney'den daha fazla seviyor. Bu da Obama'nın bu seçimlerdeki en büyük silahı."
Anketler ideolojik değil
ABD seçimlerinin bir özelliği de günlük çok sayıda anketin yayınlanması...
Aralarında Reuters, Gallup ve Rand gibi kuruluşların olduğu önemli kurumlar günlük 5 sabit anket yayınlıyor. Bunun yanında CNN, NBC, Fox News gibi haber kanalları, New York Times, Wall Street Journal, LA Times gibi gazeteler de kendi özel anketlerini haftalık olarak yayınlıyor. Kısaca ABD'de eyalet anketleriyle birlikte günde 20-30 anket yayınlandığı oluyor.
Şirin, çok sayıda anket yayınlamanın nasıl bir yararı olduğunu şöyle anlatıyor:
"Bu anketlerden yola çıkarak son derece başarılı bir modelleme ile seçime giden sürecin tam anlamıyla bir haritası çıkartılır. Hangi gün, hangi aday, hangi konumda sorusunun yanıtı işte bu zengin veriyle verilir."