Türkiye'nin yeni bir anayasa yapma çabası her türlü negatif gelişmeye rağmen sürüyor. Önceki gün Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in Abant Platformu'nda söylediği şu sözler bir gerçeği işaret ediyor:
"Bu fırsatı kaçırır ve anayasa yapmazsak 30 yıl daha beklemek zorundayız."
Peki, yapabilecek miyiz?
Bırakın siyasileri, iki gün izlediğim Abant Platformu'nda gördüğüm aydınlar bile pek umut vermiyor. Çünkü kimse Kürt sorunu konusunda yeterince açık konuşmuyor. Abant'ta halk âşığı Bekir Salim, bu durumu şu kaygılı sözlerle dile getiriyor:
"Bak sözün haklı karşı durulmaz/ dibi görünmeyen suya girilmez/ üniter devletten taviz verilmez/ bu hepimiz için intihar olur..."
Kısaca aydınlar da "dibi görünmeyen suya" girmekten korkuyor. Belki de "dibi görünmeyen suya" girme korkusu bizi, sırtını denize dönen topluma dönüştürmüş... O korku nedeniyle şu bile dile getiriliyor: "Böyle giderse Türkçe bile yasaklanabilir."
Tam bir paranoya durumu...
Kürt meselesini içinden çıkılmaz hale getiren bu korkuların esiri olmuş durumdayız. Bu tür korkularla hiçbir mesele çözülemez. Güney Afrika'da siyahların yönetime gelme ihtimaline karşı, beyazlar "Bizi kesecekler" korkusu yayıyordu, sonra ne oldu?
Mandela, sorunları ortaklaştırarak ve şeffaf biçimde herkesle paylaşarak aştı ve korkuları yendi. Türkiye de bunu yapabilir ve yapacak.
Ortadoğu'da haritaların yeniden çizildiği bir süreçten geçiyoruz. 100 yıl önce bölge ülkelerinin iç sorunu olarak planlanan Kürt meselesinin, şimdi nasıl biçim alacağını kimse öngöremiyor.
Irak Kürdistanı'nda bölgesel yönetim güçleniyor, Suriye'deki Baas yönetiminin her an düşebileceği ve bir özerk Kürt bölgesinin oluşabileceği gündemde.
Artık, korkularımızı bir yana atıp şu sorunun cevabını vermeliyiz: Peki demokrasisi en gelişkin Türkiye bu sorun karşısında ne yapacak?
Araştırmacı Tarhan Erdem, Yenişafak'ta Murat Aksoy'un sorularını cevaplarken şöyle diyor: "Kürt meselesi, anayasa meselesinin de, Türkiye'de alınacak bundan sonraki siyasi kararların da esas belirleyici unsuru olacaktır. Kürt meselesini çözmeden ya da çözüm yoluna sokmadan yeni anayasa zaten mümkün olmayacaktır."
Siyasi partilerimiz bu gerçeğin ne kadar farkında? Meclis'te grubu bulunan partilerin Anayasa Komisyonu'ndaki çalışmaları bu açıdan yetersiz... Hiçbiri istekli değil. Her parti anayasa konusunda süreci birinin bozmasını bekliyor.
Çünkü her parti bir biçimde yeni anayasa sözü verdiği için buradan kaçanın puan kaybedeceğini biliyor.
O yüzden nisan sonu, mayıs başı "Yeni anayasa oyunları" oynanacak. Oyunu bozan kaybedecek ama Türkiye'nin kaybetmemesi için de acilen bir şeyler yapılmalı. Bunu da yapabilecek tek isim, Başbakan Erdoğan... Kilidi açacak kişi o...
Tarhan Erdem bu nedenle şu çok net tespiti yapıyor: "Önümüzdeki 5 yılda Kürt sorununu Erdoğan dışında çözecek bir siyasi lider ya da bir siyasi figür yok. Eğer Erdoğan siyaseti bırakırsa yerini doldurmak zor. Halkın güvenini kazanacak bir lideri çıkarmak zor. Şu anda halk Erdoğan'a güveniyor ve Türkiye'nin sorunlarını çözeceğine inanıyor."
Aydınlar tartışır, konuşur ama siyaset hayata geçirir. Türkiye'nin ön açıcı cesur siyasete ihtiyacı var.