İstanbul Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi'nden geçti ve Anıtlar Kurulu'nca onaylandı ama tartışma bitmedi. Bitecek gibi de görünmüyor. Çünkü bu projenin öngördüğü Topçu Kışlası ve trafiğin yer altına alınması olayı kimsenin içine sinmiyor.
Üstüne üstlük Atatürk Kültür Merkezi'nin yeni durumu da soru işaretleriyle dolu. O halinin restore edilmesi, kimseyi memnun etmediği gibi İstanbul'un gelecek beklentisiyle de örtüşmüyor.
İşte tam bu noktada, Haliç Metro Köprüsü'nün mimarı Hakan Kıran'dan Taksim Meydanı'yla ilgili yeni bir öneri geldi. Kıran'ın şu tezi çok yerinde:
"Tek başına Topçu Kışlası'nı yapmanız onu geri getirmez. Ceylan Otel, The Marmara, Hilton, Orduevi, Odakule, Tepebaşı'ndaki TRT'nin modern cam binası, Gökkafes, Swissotel'i yıkabiliyorsak, 'Eski geleneksel dokuyu tamamlayacağız' deriz. Bunu yapamayacaksak, Topçu Kışlası'nı yapıp içine ruh bile koysanız, onu zavallılaştırırsınız. Ağlayan bina yapacaksınız."
Ağlayan değil içimizi ısıtan binalara ihtiyacımız var.
AKM'ye gelince... Kıran'ınen radikal önerisi AKM ile ilgili...AKM yıkılacak, oturduğu alan seyir terası haline gelirken kot farkı nedeniyle altı, çağdaş bir bale veya opera salonu olabilir. Trafiği ise yer altına sokmadan Taksim çevresinde bir tur attırarak devam ettiriyor.
Kıran, Gezi Parkı'nın Maçka ve İnönü Stadı'nı da kapsayan bir perspektifle ele alınması gerektiğini söylüyor: "Gezi Parkı ile meydan arasındaki merdivenleri yıkıp otobüs duraklarını kaldırarak, 350 metre uzunluğunda bir alana kavuşmak... Hatta bu alanı yaya köprüsüyle, Divan Oteli arkasındaki alandan, Maçka Açıkhava Tiyatrosu ve parkına, oradan da stadyum özelliği ve üst örtüleri kaldırılıp arena ve çok amaçlı alan fonksiyonu verilmiş bir İnönü Stadı'na kadar birleştirmek."
Şu ana kadar ortaya çıkan en makul öneri bu...
Ben AKM'nin yıkılıp yeniden yapılmasını isteyen biri olarak bu öneriyi de tartışılabilir buluyorum. Bana göre, Gezi Parkı, yıkılıp yeniden yapılan AKM'nin bir devamı olarak planlanmalı ve yaşanabilir bir alana dönüştürülmeli...
İlginçtir, Türkiye'de kimin neye, ne zaman, neden karşı çıkacağı hiç belli olmuyor. Ama şu iki kesimin tavrı çok net: Her yapılana önyargıyla karşı çıkanlar ve her şeyi kabullenen ve hiç sesini çıkarmayanlar...
İkisi de yaşadıkları kente zarar veriyor. Yeni İstanbul, bu iki kesimin dışında kalanların eseri olacak. Şimdi, tartışarak, konuşarak ve birbirine güvenerek kararlar alınan yeni bir döneme giriyoruz.
İstanbul'a yakışan bir Taksim Meydanı bu dönemin ilk ürünü olabilir.