İşin içinde Başbakan Erdoğan'ın dediği gibi "organize işler"in olup olmadığını zamanla göreceğiz ama Galatasaray'ın yeni stadyumu Türk Telekom Arena'nın açılış töreninde "Derin Galatasaray"ın harekete geçtiği çok açık. Bir taşla iki kuş vurdular...
Hem seçime giden hükümete halkın ne kadar tepkili olduğu algısı yaratıldı hem de Adnan Polat'ı zor durumda bırakarak gitmesi istendi.
Törenin düzenleniş biçimi bahane. Kurt kuzuyu yemeyi kafaya koymuş bir kere. Bunun için bahaneye ihtiyacı da yok. TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar'ı uzun yıllardır tanıyor ve izliyorum. Sözünü sakınmayan ama samimi bir bürokrat... Doğrusu kadar, yanlışını da söylemeyi bilen biri.
Başbakan Erdoğan'ın desteğiyle deyim yerindeyse kısa sürede Galatasaray'ın stadyumunu bitirerek bir "mucize"ye imza attı.
Böylesi bir mucizeye imza atan bir bürokratın "Galatasaray'ın beş kuruş katkısı yok" sözü öne çıkartılarak "Günah keçisi" ilan edilmesi haksızlık... Dahası Bayraktar, tepkilere rağmen "Rahmetli Sayın Canaydın'ın mahzun ve beyefendi duruşu"ndan söz ederek havayı değiştirmek istese de sonucu değiştiremedi. Çünkü "Derin Galatasaray" ın "özel" misafirleri "iyi olanı" görmek istemeyenler gibi bildiğini okudu.
Beni şaşırtan ise bu gerçek ortada dururken, polisin ve GS yönetiminin onlarca kameranın çektiği görüntülerde "suçlu" araması... Oysa kime ne kadar davetiye verildiği ve o davetiyelerin hangi dernek ve vakıflara dağıtıldığı araştırılırsa bu tavrın nedeni daha kolay ortaya çıkar.
Devlete bürokrat yetiştiren Galatasaray geleneğinin İstanbul sermayesindeki "Ağabey"leri bu "derin" hesapları iyi bilir.