Türkiye'nin en karanlık adamı olarak bilinin Yeşil, oğlu Murat Yıldırım'ın yazdığı kitap nedeniyle yine gündemde. Şu ana kadar yazılanlardan anlaşıldığı kadarıyla oğul Yıldırım, sanki günlük tutmuş gibi babasının yaptıklarını en ince ayrıntısına kadar anlatıyor.
Nereden bildiği merak edilse de verilen bilgiler de, kitaba konulan fotoğraflar da ilginç. Ayrıca kitabın, Ergenekon davası nedeniyle gündeme gelen faili meçhul cinayetlerin araştırıldığı bir zamana denk düşmesi de anlamlı...
Belki de en önemlisi işin içindekiler bilse de Yeşil gibi bir katilin, faili meçhul cinayetlerden sorumlu birinin devletin istihbarat örgütü yani MİT adına çalıştığının oğlu tarafından teyit edilmesidir.
Kamuoyu Yeşil adını daha çok 3 Kasım 1996'da meydana gelen Susurluk kazasından sonra öğrendi.
O dönemi yakından izleyen bir gazeteci olarak Yeşil adını ilk kez Susurluk kazasında yaşamını yetiren Abdullah Çatlı'dan duydum.
O Emniyet teşkilatına, Yeşil ise MİT'e ve JİTEM'e çalışıyordu. Ama aralarında inanılmaz bir "rant ve güç" savaşı vardı.
O savaşın bir parçasına tesadüfen tanık oldum.
Sanıyorum 1994 yılıydı. Ataköy'deki Crown Plaza Oteli'nin lobisinde olağan dışı bir kalabalık vardı. Kalabalığın içinde yer alanlardan birkaçını tanıyınca ilgilenmeye başladım. Hepsi Çatlı'nın çevresindeki insanlardı. Otelde, Yeşil veya Yeşil adına gelecek birileri bekleniyordu.
Meğer birkaç gün önce İstanbul Saint Benoit Okulu'nda okuyan Çatlı'nın yakın arkadaşlarından birinin oğlu kaçırılmış ve tehdit edilmişti. Orada bir hesaplaşma yaşanacak ya da bir orta yol bulunacaktı.
Çatlı ve arkadaşları inanılmaz öfkeli ve tedirgindi. Ama kimse gelmedi. Olayın sıradan bir olay olmadığı "uyuşturucu mafyası"yla ilgili olduğu belliydi. Yeşil'in amacı da Çatlı'ya mesaj göndermekti.
Gerçeği ilk ağızdan öğrenmek için telefonla Çatlı'ya ulaştım.
Çatlı, olayın nedenine ilişkin bir cevap vermedi ama başka ilginç bir şey söyledi:
"İşte sana haber. Yeşil Ankara'da sürekli bir bara takılıyor. Niye gidip haber yapmıyorsun?"
Bu soruya soruyla cevap verdim:
"Gücünüz yetiyorsa siz gidin..."
Gerçekten de Yeşil adı, sadece Güneydoğu'da değil İstanbul ve Ankara'da da korku saçıyordu. Çatlı'nın sözünü ettiği adres Ankara'da bir pavyondu.
Yeşil de Güneydoğu'dan uzaklaştırılıp Ankara'ya yerleşince sık sık bu pavyona gidip eğlenirmiş. Bir gece o pavyonda olay çıkartınca Ankara Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Ekipleri tarafından gözaltına alınıp, "öldüresiye dövülmüş" sonra da o dönem MİT Kontr Terör Daire Başkanı olan Mehmet Eymür aranarak gelip alması istenmiş...
Gördüğünüz gibi burası Türkiye'ydi ve adı Yeşil bile olsa bazen "öldüresiye dayak yemekten" kimse kurtulamazdı.
Murat Yıldırım'dan tehdit
Yeşil'le ilgili daha fazla bilgi Susurluk olayından sonra ortaya döküldü.
En bilineni de kumarhaneler kralı Ömer Lütfü Topal'la Yeşil ilişkisiydi. Topal'ın Yeşil'e gönderdiği paraların dekontları o dönem ortaya çıktı ve çok tartışıldı. Büyük olasılıkla öldürülmesinin nedeni de buydu.
Murat Yıldırım, kitabında babasının hangi ilişkilerine yer verecek tam olarak bilinmiyor ama Yeşil, bir "devlet görevlisi" olarak uyuşturucu mafyasıyla yakın ilişki içindeydi.
O dönemde Atv Haber'de Necdet Açan, Yeşil'le bir uyuşturucu kaçakçısının ses bandını yayınlamış ve bir hayli yankı yaratmıştı. Ben de 1998'de bu bilgiler ortaya saçılınca Yeşil'in Ankara'daki adreslerinde iz sürmeye başladım.
O pavyona da gittim, Asayiş Şubeye de... Fazla bir şey çıkmadı ama yine tehdit aldık.
Tehdit eden de bugün "kitap yazarı" olarak karşımıza çıkan Murat Yıldırım'dan başkası değildi.
Babasının ilişkilerini araştırmaktan vazgeçmem gerektiğini söyleyen Yıldırım, daha önce vurulmamı kastederek şöyle diyordu:
"Öteki ayağının sağlam kalmasını istiyorsan bu işten vazgeç..."
Doğrusu umursamadık ve yolumuza devam ettik. Gördüğüm kadarıyla o yolunu değiştirmiş. O yıllarda babasının yolunu sürdürmek isteyen Yıldırım, şimdi kitap yazarı olarak çıkıyor karşımıza... Umarım devam eder ve bildiği her şeyi açıklar...