Ergenekon'un 12'nci dalgasıyla, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ön plana çıksa da asıl tartışılacak olan ikinci planda kalan ve merkez sağ siyaseti yıllardır dizayn etmeye çalışan siyasi çevreydi. Bu çevrenin simgesel ismi ise Prof. Dr. Mehmet Haberal'dı.
Bilindiği gibi Haberal ve çevresi yıllardır Diyalog Grubu adıyla bir çalışmanın içinde.
O çalışmaya sivil, asker onlarca insanın katıldığı da sır değil.
Ancak sır olmayan bir şey daha var; o çevrenin içinde açık açık bir "darbe beklentisi" içinde olanlar...
Onlardan biri de, o toplantılara konuşmacı olarak katılan ve şu anda Ergenekon Terör Örgütü iddiasıyla gözaltına alınıp "darbe girişimi" nedeniyle tutuklanan Emekli Orgeneral Hurşit Tolon'du.
Tolon'un oradaki konuşması merkez sağın geleneksel sivil kesimlerini bir hayli rahatsız etmiş ve yol ayrımı yaşanmıştı.
Belki de bu nedenle bir süre sonra "Diyalog Grubu" adı "Cumhuriyetçi Seferberlik İçin Milli Egemenlik Hareketi" olarak değiştirilmişti.
Önceki gün Kanal B televizyonunda Eski Devlet Bakanı Ufuk Söylemez ve Prof. Dr. Hasan Ünal tam da Diyalog Grubu toplantılarına kimlerin katıldığıyla ilgili konuşuyorlardı.
Her iki konuşmacı da bu toplantılara her kesimden ismin katıldığını; hatta Söylemez, bu isimlerden birinin de Aydın Menderes olduğunu söyledi.
2006'nın ilk aylarında Diyalog Grubu toplantıları bir hayli yoğunlaşmıştı.
O toplantılarla ilgili çarpıcı bir anekdot ise siyaset kulislerinde çok konuşulmuştu.
Anekdot, Diyalog Grubu toplantılarına birkaç kez katılıp, sonra da bir daha hiç katılmayan Aydın Menderes'le eski bir bakan arasında geçiyordu:
Aydın Menderes bir toplantı sırasında laiklik kaygısını dile getiren eski dışişleri bakanlarından Kamran İnan'a şöyle diyordu:
"Darbe olacak siz de bakan mı olacaksınız? Yeni 12 Eylül'ler beklemeyin... Bir daha darbe marbe olmaz."
Darbe olmasını, o toplantılara katılanların hepsi değilse bile önemli bir kesiminin istediği biliniyor.
O günlerde söylenen bu sözleri, üç yıl sonra bir kez daha Aydın Menderes'e sordum.
Acaba doğru muydu o anlatılanlar?
'Amaçlarını aştılar'
Aydın Bey, "Sözler aşağı yukarı doğru ama isim farklı" diyor ve şunları söylüyor:
"O konuşma Ali Bozer'le oldu. Ben toplantıların birinde 'Türkiye'nin çıkarlarının bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu kamuoyuna anlatmamız gerekir' şeklinde bir konuşma yaptım.
Onun üzerine Ali Bozer yine bilinen üslupla 'Laiklik tehlikededir, siyasi iktidarların buna hakkı yoktur' gibi sözler söyleyince, ben Ali Bey'e 'Ali Bey, o dönemler geçti. 12 Eylül tekrar gelmez, bir daha 12 Eylül olmaz, siz de bakan olmasınız. Biz bugünkü Türkiye'nin gerçeklerine bakarsak bir sonuca varabiliriz' dedim."
Menderes, Kamran İnan'la ilgili konuşmasını da şöyle aktarıyor:
"O da şöyle oldu: Kamran Bey, platform adına bir basın açıklaması kaleme almıştı. O günün şartlarında bu basın açıklamasının uygun olmayacağını açıkça ifade ettim. Bu askeri müdahalelerin iktidarlarını hatırlatan bir yaklaşımdı. Amacını aştığı için her halükârda düzeltilmesi lazımdı. 'Düzeltilmezse bizim bu toplantılara bundan sonra katılmamız söz konusu olmaz' gibi bir itirazım oldu."
Türkiye'nin merkez sağı da solu da son 6-7 yılda derin bir kırılma yaşadı.
Özellikle 2006 ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin yaşandığı 2007'de merkez sağın neden birleşemediği, birleşmeyi kimlerin engellediği, 27 Nisan EMuhtırası'na karşı neden tavır alınmadığı, hatta o muhtıra metinlerinin kimler tarafından yazıldığı daha çok tartışılacağa benziyor.