Seçim havasına rağmen İstanbul, turizm ve yeni yatırımlar açısından yoluna devam ediyor.
Turizmde ciddi bir artış olduğu gibi İstanbul'u dünyayla buluşturan yeni yatırımlarda da hızlı bir gelişme söz konusu. Bu gelişmenin dönüm noktası ise birkaç ay önce İstanbul Levent'teki Karayolları arsasının Zorlu Grubu tarafından alınmasıydı.
Gerçekten şeffaf ve kıran kırana bir rekabetin yaşandığı bu ihale, İstanbul'un değer kazanması açısından bir "milat" niteliğinde.
Dahası bu ihalede rakibi olan El Maktum Grubu, İETT arsasının parasını dava açıldığı gerekçesiyle ödemeye yanaşmazken, Zorlu Grubu 800 milyon doları peşin ödeyerek bir ilke imza attı.
Böylece Zorlu Grubu yeni bir sektöre hem de hızlı bir giriş yaptı. Ardından dünyanın ünlü mimarları davet edildi ve projeyle ilgili çalışmalar başladı.
Kuşkusuz İstanbul'u dünyaya taşıyan bu projeyi destekleyenler olabileceği gibi itiraz edenler de olabilir. Ama bunlar arasında biri var ki gerçekten şaşırtıcı: Yapı Yol Sendikası... Sendika, üyelerinin "menfaati ihlal" edildiği gerekçesiyle özelleştirme aleyhine dava açtı. Doğrusu sendikanın nasıl bir menfaat kaybına uğradığı anlaşılır gibi değil.
Çünkü, burası Karayolları'nın bir nevi bedelsiz kiracı gibi kullandığı bir arsa. Ve satışından elde edilen para da bu ülkenin karayollarında yeni istihdam yaratmak için kullanılacak. Yani bu yatırımdan ilk sırada davayı açan sendikanın üyeleri yararlanacak.
Neresinden bakarsanız bakın, son yılların bu en başarılı özelleştirmesiyle sadece İstanbul değil, Türkiye kazandı. Görünen o ki daha da kazanacak.
Peki bu kazanca "küçük menfaatler" uğruna çelme takmanın bir anlamı var mı?