Bugün Kurban Bayramı'nın ilk, 2006'nın son günü. Yarın yeni bir yıla giriyoruz.
Hem Kurban Bayramınızı hem de yeni yılınızı kutluyor, tüm insanlığa barış ve huzur getirmesini diliyorum.
Kurban Bayramı'nın bu ilk gününde, dikkatinizi bayram keyfinizi bozmadan son yıllarda hızla artan ve giderek yaygınlaşan "yardım dernekleri" konusuna çekmek istiyorum.
Hatırlarsanız Türkiye'de uzun süre "Kurban derilerini kim toplayacak" kavgası yaşandı.
Kavga, milyonlarca deriden elde edilen "rant" kavgasıydı.
Devletle 'İslamcı kesim' arasında süren bu kavga, nihayet yasal düzenlemelerle büyük oranda bir sisteme bağlandı.
Ancak hala bitmiş değil.
Şimdi, deri toplama kavgası kadar açığa çıkmasa da devletle yine aynı kesim arasında, kavga demeyelim ama inanılmaz bir yarış sürüyor.
Bu kez yarışın adı "yardım toplama ve kurban kesme"
Yürütenler ise birkaç vakıf ve dernek.
Aslında bu, kurban derisi toplama kavgasının biraz boyut değiştirerek yeni bir biçim ve ad almasından başka bir şey değil.
Şöyle bir etrafa bakmak bile yarışın ne derece yoğun yaşandığını gözler önüne seriyor.
Büyük kentlerin billboard'ları, caddeleri yoksulluk, felaket ve kurban bayramı olduğunda benzer derneklerin tanıtım afişleriyle donatılıyor.
Sayıları da az değil. İşte öne çıkanlardan birkaçı.
Kanal 7'nin Deniz Feneri programı: Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, yaklaşık 10 yıldır yoksullara yardım topladığı gibi kurban kesme kampanyası da yapıyor.
İHH İnsani Yardım Vakfı: İHH, 1992'den bu yana ulusal ve uluslararası yardım kampanyaları yapıyor. Bosna'dan Çeçenistan'a Afrika'dan, Uzak Asya'ya dünyanın dört bir yanına yardım götürüyor. "Müslümanlar arası önemli bir dayanışma örgütü" olarak biliniyor.
Kimse Yok mu Derneği: Önce Samanyolu Televizyonu'nda bir program olarak başladı. Program 2004'te derneğe dönüştü. Onlar da yardım topluyor ve "Vekalet yoluyla kurban kesme kampanyası" düzenliyor.
Bu derneklere en son Cansuyu Derneği katıldı.
Milli Görüş'e yakınlığıyla bilinen Cansuyu Derneği de TV5'te bir program olarak başladı ve hem yardım hem de ilk kez kurban kesme kampanyası başlattı.
Hepsinin hedefi aynı; "yoksulluğa dikkat çekmek ve yardımseverliği teşvik etmek."
Ve nedense hepsi de "İslamcı" denilen kesimlerin öncülüğünde yürütülüyor.
Böylesine insani bir görevi yerine getirmeye karşı çıkmak elbette düşünülemez. Ancak ortada garip bir durum olduğu da kesin.
Acaba bu dernekler yeterince denetleniyor mu?
Geçmişte güven üzerine kurulu Yimpaş'ların, Kombassan'ların nasıl sonuçlar yarattığı ortada.
Bu nedenle de trilyonlara ulaşan yardımların nereye, nasıl kullanıldığı konusunda kafalarda soru işareti var.
Hatta adı geçen vakıf ve dernek yönetimlerinde ciddi gerilimlerin yaşandığı bile konuşuluyor.
İşin bir başka ilginç tarafı da yasalara göre bu tür işleri yapmak sadece Kızılay'a verilmiş bir görev.
Peki nasıl oluyor da bu vakıf ve dernekler televizyonlardan, gazetelerden tanıtım yaprak halka ulaşabiliyor?
Kızılay'ın avukatı Haluk Pekşen gelinen noktayı şöyle değerlendiriyor:
"Bizim tüzüğümüzde yazılı, bize verilmiş görevleri yapan 'başka bir derneğin kurulamayacağı' hüküm altına alınmış. Ama ne yazık ki aynı amaçlarla kurulmuş dernekler var. Biz bunu Ankara Valiliği'ne, İçişleri Bakanlığı'na bildirdik ama bir sonuç yok. Bizimkiler yeterince denetimden geçiyor ama onlar yeterince denetim altında mı bilmiyoruz. Şimdi Allah korusun bir afet olsa herkes Kızılay'ı bekliyor, Kızılay'ı arıyor orada. Ama diğerleri müthiş paralar topluyor ancak kimse onların ne yaptığını sormuyor."
Şimdi şu soruyu sadece bizim değil İçişleri Bakanlığı'nın da sorması gerekiyor...
Başta Deniz Feneri olmak üzere bu tür vakıf ve dernekler denetleniyor mu?
Daha önemlisi yılda trilyonlara varan yardım toplayan bu kuruluşlar yasal mı?
Bu konuyu tartışmaya devam edeceğiz.