Marmara Üniversitesi, tam 123 yıl önce, 1883'te "Hamidiye Ticaret Mektebi Alisi" ismiyle eğitime başladı.
İlk mezunları sadece 13 kişiydi.
Bugün ise öğrenci sayısı neredeyse 60 bin. Mezunlarının sayısını yüz binlerle ifade etmek mümkün.
Rakamlar büyüdü ama hala ciddi sıkıntıları olan bir üniversite.
İşte bu üniversitede bugünlerde müthiş bir seçim heyecanı var.
16 Haziran'da yeni rektör seçilecek.
Bu seçim, üniversitenin kendi tarihi açısından da önemli bir dönüm noktası. Ya dünya standartlarında bilim üreten kurumsallaşmış bir üniversitenin yolu açılacak ya da alışılagelmiş bir yönetim anlayışıyla yoluna devam edecek.
İşte bu noktada rektör adaylarının kimlikleri ve vizyonları büyük önem taşıyor.
Türkiye'nin çok dilli (4 dil) eğitim veren tek üniversitesinde rektörlük için şimdiye kadar 8 kişi adaylığını açıkladı.
Prof. Dr. Necla Pur, Prof. Dr. İrfan Güney, Prof. Dr. Emin Özbaş, Prof. Dr. Nurdan Tözün, Prof. Dr. Tolga Dağlı, Prof. Dr. Halim Ayrancı, Prof. Dr. Yurdum Fırat ve Prof. Dr. Osman Altuğ.
Marmara Üniversitesi'nin yaklaşık 3 bin kişilik öğretim kadrosu var. Bunların yarısı üniversitenin yeni rektörünü seçmek için 16 Haziran'da sandık başına gidecek.
Adaylara ve temsil ettikleri eğitim alanlarına bakınca iki temel güç ortaya çıkıyor. Tıpçılar ve İdari Bilimciler. Kulislerde konuşulanlara göre seçimin sonucunu sayısal açıdan daha güçlü olan İdari Bilimcilerin tavrı belirleyecek.
Buna rağmen kulislerde üç adayın adı ön plana çıkıyor. Prof. Dr. Necla Pur, Prof. Dr. İrfan Güney ve Prof. Dr. Nurdan Tözün.
Kulislerde öne çıkan üç adayın da farklı özellikleri var.
Uzun süredir rektör yardımcılığı yapan Prof. Dr. İrfan Güney deneyimiyle, Prof. Dr. Necla Pur toplumla üniversiteyi kucaklaştırmasıyla, Prof. Dr. Nurdan Tözün ise eğitim dünyasındaki güçlü ilişkileriyle dikkat çekiyor.
Prof. Pur'u; bu noktada biraz daha farklılaştıran çalışma ise "Kadın İşgücü İstihdam Araştırma ve Uygulama Merkezi" nin ilk kez üniversite bünyesinde kurulmasına öncülük etmesi.
Bu çalışmadan güç alan Prof. Dr. Necla Pur, üniversiteye ilişkin düşüncelerini şöyle özetliyor:
"En büyük hedefim toplumsal projeler yapmak. Fildişi kulesinde oturan bir üniversite toplumla bütünleşmediği ve toplum için üretmediği sürece kendi kabuğu içinde kalır ve üniversite tanımı içine de girmez. Benim bu son yönetimde rektör yardımcılığı görevim vardı. 5.5 ay dayanabildim ve ayrıldım. Yönetim anlayışımız örtüşmedi. Halktan kopuk bir üniversite . Bunun değişmesi gerekiyor."