Dünyadaki şeffaflaşma sıralamasında Türkiye'nin yeri hiç de iç açıcı değil. Bunun en önemli nedeni de yolsuzluk. Yolsuzluğu azaltmanın tek çaresi çağdaş dünyada olduğu gibi demokrasi ve teknoloji.
Şimdi size bu açıdan çarpıcı bir örnek sunmak istiyorum. Türkiye'nin en saygın üniversitelerinden Yıldız Teknik Üniversitesi'nde (YTÜ) geçen yılın eylül ayında gazete manşetlerine yansıyan bir yolsuzluk olayı yaşandı.
YTÜ'de bilgisayar işletmenleri Hülya Kayalı Şimşek, Banu Doğrusöz ve Nejat Yalçınlar'ın, ilginç bir yöntemle 8'i emekli profesör, 30'u akademisyen toplam 38 'hayali kişi'ye tam 8 yıl boyunca bugünün değeriyle yaklaşık 6 milyon dolar ücret ödedikleri tespit edildi.
Peki nasıl yapıldı bu tespit? İşte teknolojinin, e-devlete geçmenin şeffaflaşmaya katkısı burada ortaya çıkıyor.
Maliye Bakanlığı'nın 'say2000i' adlı bilgisayar sistemi ilginç bir ayrıntı yakalıyor. Yukarıda adı geçen kişilerin yarattığı hayali profesörlerden birinin kıdem yılının düşük hesaplandığını fark eden bilgisayar ilgilileri uyarır. Uyarı üzerine yapılan araştırmada çarpıcı gerçek ortaya çıkar. YTÜ Davutpaşa Kampusu'nda tam 38 'hayali' kişiye 8 yıl boyunca her ay düzenli maaş ödenmiş. Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı'nın olaya el koymasından sonra Hülya Kayalı Şimşek, Banu Doğrusöz ve Nejat Yalçınlar hakkında "zimmete para geçirmek ve sahte evrak düzenlemek" suçlarından dava açıldı. Adı geçen şüphelilerin yargılanmaları hala sürüyor.
Şimdi gelelim olayın ikinci perdesine. Türkiye'nin önemli bir üniversitesinde büyük bir yolsuzluğa neden olan bir sistem kuruluyor ve tam 8 yıl boyunca 'hayali akademisyenlere' maaş ödeniyor. Ve ne gariptir ki
'kimse' bunu fark etmiyor. Ne zaman fark ediliyor, teknolojinin yarattığı 'say2000i' bir profesörün kıdem yılının düşüklüğünü fark ettiği zaman.
Sizce bu işte bir gariplik yok mu? İşte bu 'gariplik'ten yola çıkan Maliye Bakanlığı kontrolörleri Ekrem Candan ve Cüneyt Güler bir yıl süren bir çalışma yaptılar ve çok çarpıcı bir rapor hazırladılar.
Yolsuzluğun asıl nedeni yönetim
İki uzmanın hazırladığı bu rapordan yola çıkan Maliye Bakanlığı Bütçe Kontrolörü Mehmet Bülbül ise çok daha geniş kapsamlı bir raporu 30 Ağustos 2005'te tamamlandı. Bu raporda, üniversitede yapılan yolsuzlukla ilgili, o dönem YTÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı bugünün Rektörü Durul Ören, Bütçe Dairesi Başkanı Erdoğan İnciroğlu, Başkan Yardımcıları Oya Kaya ve Olcay Sanal'ı suçlayan çarpıcı iddialar yer alıyor.
Raporda, o dönemin YTÜ Bütçe Dairesi Başkanı bugünün Milli Eğitim Bakanlığı Bütçe Dairesi Başkanlığı'nı yürüten Erdoğan İnciroğlu'na yönelik iddialar şöyle sıralanıyor: "Görevi döneminde kadroların kayıt ve takibini sağlayan sistemi uygulamadan kaldırarak, emrindeki başkan yardımcısı ve şefleri maaş kontrolünden uzaklaştırdığı anlaşılmıştır." Kontrolör Bülbül'ün raporunda halen YTÜ Bütçe Dairesi Başkanı olarak görev yapan Olcay Sanal ise ' yolsuzluğun sürmesine zemin hazırlamakla' suçlanıyor.
Maliye Bakanlığı Kontrolörü, tüm bu iddiaları sıraladıktan sonra sonuca geliyor ve adı geçen görevlilerin TCK 230. maddesi gereğince 'görevi ihmal' suçundan yargılanmalarını istiyor.
Bu talebin gereğinin ne olacağına yargı karar verecek.
Ama şu soruların cevabının kamuoyuna da verilmesi gerekmiyor mu? Bir kurumun en yetkili isimleri nasıl oluyor da her ay imza attığı maaş bordrolarında hayali profesörler ve doçentler olduğunu fark etmiyor? Hadi o fark edilmedi onca ismin tek hesap numarası olması nasıl fark edilmedi?
Ve son söz : Rapor YÖK'e sunulduğu halde, YÖK neden hâlâ ' yolsuzluk' hakkında soruşturma başlatmadı?