Türkiye Çetin Altan'ın yıllardır söylediği 'cami-kışla' arasına sıkışan anlamsız tartışmadan kurtulamadı. Her dönem mutlaka bir yolu bulunur ve ortaya bir 'cami yaptırma' tartışması çıkar. Oysa Türkiye'de gerekli gereksiz her yere cami yaptırıldığı ve sayının 120 binleri geçtiği biliniyor. Ama bu gerçek bile bazı semtlerin cami ihtiyacı olmayacağı anlamına da gelmez. Gelmez ama siyaset bazı simgeler üzerinden yürütüldüğü için de hiç umursanmaz. Bunun en çarpıcı örneği 90'lı yıllarda dayatılan ve aynı oranda başka şeylere gerekçe gösterilen 'Taksim'e Cami' tartışmasıydı.
Şimdi Kadıköy Göztepe Parkı'na cami yaptırma kararı tartışılıyor. Neresinden basarsanız bakın elle tutulur bir yanı yok. Hem klasik 'cami-kışla' gerginliği, hem de cami kararının alınma süreci açısından zamanlama ilginç. Önce şu tespiti yapalım; Göztepe Parkı'na cami yapılması bizzat orada oturan yaklaşık 100 kişinin isteği üzerine gerçekleşiyor. İhtiyaç var mı?
Başvuru sahiplerine göre var. Şimdi karşı oldukları ortaya çıkanlara göre de yok. Gördüğünüz gibi bu hiç değişmiyor.
İşin perde arkasına gelince: Göztepe Parkı'nın çevresinde oturan insanlar cami taleplerini önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne iletiyor. Konu önce Meclis İmar Komisyonu'na, ardından da komisyon kararı belediye meclisine geliyor.
İşte bu sürecin en can alıcı noktası da burası. Çünkü İmar Komisyonu ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nde konu tartışılırken bugün karşı çıkan CHP'nin üyeleri de var. Ama nedense tek bir kişi karşı çıkmıyor. CHP'li iki komisyon üyesinin imzası olan karara, çok sayıda CHP'li meclis üyesi de oy veriyor. Çünkü aynı kararda Kağıthane'ye bir cemevi yapılması da oylanıyor. Bir anlamda her iki karar da meclisin ortak oylarıyla geçiyor.
Gelelim işin en garip tarafına.. İstanbul Büyükşehir Belediye meclis üyeleri önlerine gelen bu kararları, ilgili belediyelere de bildiriyor. Ama hiçbir itiraz gelmiyor.
Peki sonra ne oluyor?
Karar meclisten geçtikten sonra CHP topyekûn taarruza geçiyor. Sanki olup bitenden hiç haberleri yokmuş gibi hep bir ağızdan bağırıyorlar: 'Yeşile göz koyamazsınız!'
Tamam AK Partililer'in böyle bir 'Cami yaptırma sendromu' var. Olur olmaz her yere cami yaptırmak için can attıkları bile ileri sürülebilir. Tersi örnekler de kuşkusuz var. Ancak işin başında hiç karşı çıkmayan CHP'lilerin hiç mi suçu yok? Toplumun gerilmesi üzerine politika inşa etme kolaycılığı kime yarar getirecek?
Alın size tersten bir örnek. Bir süre önce benzer bir konu Şişli'de gündeme geldi. Olayın bir yanında AK Parti öte yanında yine CHP'liler var. Ancak bu kez roller değişik. AK Partililer, Şişli'de dere kenarında yapılan cami yerini yurt binasına çevirmek isteyince en sert tepkiyi CHP'liler gösterdi: 'Siz cami yapımına karşı mısınız?' O günlerde AK Partililer de CHP'lilerin bu kaygısını paylaşıp kararlarından vazgeçtiler.
Şimdi aklımıza takılan soruyu soralım: Peki bu neden medyaya ulaşmadı?
Ve gelelim işin en hazin yanına. Yani İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın tavrına. Sanki suçüstü yakalanmış gibi 'Haberim yok, araştıracağım, dosyaya bakacağım' diyor. Aynı şeyi Kadıköy İbrahimağa'da cami alanı AK Partililer tarafından konuta çevrilirken de yapmıştı. Aslında hangi soruyu sorarsanız sorun cevap hiç değişmiyor: "Haberim yok."
Her iki kesim açısından da artık bu ezberin bozulması gerekmiyor mu?
Gerçekten İstanbul'un tarihi kimliğine, kültürel derinliğine yakışan politika üretileceğine, hala 'cami-kışla' gerginliğinden medet umuluyor olması şaşırtıcı değil mi?
İşte Kadıköy'de yaşanan cami tartışmasının perde arkası böyle. Sizce bu tartışmanın neresi doğru?