Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Fark ettiniz mi? İstanbul elden gidiyor!

Aylar önce Prof. Dr. Çağlar Keyder'in Toplumsal Tarih dergisinde yayınlanan 'İstanbul Nasıl Satılmalı?' yazısına değinmiş ve şu bölümü almıştım:
"Artık ulusal ekonomilerin şehirleri değil, şehirlerin ulusal ekonomileri taşımaları söz konusudur. Bu yüzden İstanbul'u globalleştirmek için yapılacak yatırımlar, aktarılacak kaynaklar Türkiye'nin de geleceğini yakından etkileyecektir."

Kuşatılmış İstanbul
Bu gerçek artık tartışılmıyor. New York, Londra, Paris, Prag ve Roma gibi şehirler yılda milyonlarca turisti ağırlıyor. Ve her biri birer marka olarak ülkelerinin bile önüne geçmiş durumda. Bu noktada şehirler ve kimlikleri ön plana çıkıyor.
Örneğin İstanbul nasıl bir şehir olmalı?
Bu soruya 1950'li yıllarda 'Sanayi şehri olmalı' cevabı verildiği için bugün Marmara Denizi'nde 155 çeşit balık yerine sadece 5 balık çeşidi yaşayabiliyor. O nedenle İstanbul'un çevresi varoşlarla kuşatılmış, tarihi talan edilmiş, altyapısı yetersiz ve ulaşımı kilitlenmiş durumda.

Herkes arsa peşinde
Şimdi bu sürecin yeni bir versiyonu gündemde. Sıkışmış, yaşanamaz hale getirilmiş İstanbul'un önemli değerleri birer ikişer elden çıkartılıyor. Şehir içinde nefes alacak alan bile kalmadı. 'Yeşil alan avcıları' sadece son iki yılda her yanı talan etti. Ataköy'den Ataşehir'e, Sarıyer'den Bayrampaşa'ya, her yer parsel parsel satıldı. Yükselen 'konut çılgınlığı' nedeniyle müteahhitler büyük arsa peşinde ama ortada arsa yok. Konut ihtiyacının varolup olmadığı ise ayrı bir tartışma konusu.

Burası Hong Kong mu?
İşte bu yüzden gözler Haydarpaşa ve Galataport'a dikildi. Boğaz'a girişi bir düşünün, bir yanda Haydarpaşa'da 70 katlı gökdelenler, bir yanda Karaköy Salı Pazarı arasında Galataport. Oraya tanınan 'özel imar' hakkının nasıl kullanılacağı henüz bilinmiyor. Bir de Kadıköy'ün önlerine dikilecek 30 metre yükseklikte Fatih Heykeli var. Manzara nasıl? Hong Kong'a hoş geldiniz.
Peki medeniyetlerin başkenti İstanbul silueti nerede kaldı?
Nuray Mert, Radikal'deki köşesinde şöyle diyordu: "Asıl dert para gelsin de nasıl gelirse gelsin, ne yaparsa yapsın. Bu kafada olanların şimdiye kadar verdikleri zarar yeter. Topkapı'ya da fiyat biçilse, işletmesini devir mi edeceksiniz? Sınır nerede? Şimdi sıra İstanbul'da. Tek kaygınız para mı? Öyleyse bile görgüsüzlüğün alemi yok. İstanbul tarihi bir değer, becerebiliyorsanız onu pazarlayın..."

Yedi kocalı Hürmüz
İstanbul aslında bir dünya markası. İşin kolay yolu da bu markayı sahiplerine sormadan pazarlamak. Daha önce de yazdım, İstanbul 'Yedi Kocalı Hürmüz' gibi. İstanbul için neredeyse her bakanlık plan yapıyor.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, TOKİ, Orman Bakanlığı İstanbul için plan yapabiliyor. Şimdi buna bir de -Galataport olayında ortaya çıktı- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı eklendi. Olacak şey mi?
Peki halkın seçtiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi ne yapıyor?
Önemli projelerde sadece susuyor.
Bir de sokakları, "Fark ettiniz mi? Gökyüzü hiç bu kadar 'mavi' olmamıştı" gibi abuk afişlerle donatıyor.
Peki siz fark ettiniz mi? İstanbul'un üstünde dolaşan 'kara bulutları..'

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA