Gazetemizin yazarlarından Erhan Afyoncu, yeni havalimanına Evliya Çelebi adının verilmesini önerdi. 29 Ekim 2018'de yayımlanan yazısında Afyoncu "Evliya Çelebi 1611'de İstanbul Unkapanı'nda doğmuştur" dedi.
Gazeteci ve yazar İhsan Tunçoğlu bu ifadeye itiraz etti. Dumlupınar Üniversitesi'nde öğretim görevliliği de yapmış olan Tunçoğlu şöyle diyor:
"Evliya Çelebi 25 Mart 1611'de Kütahya'nın Zeryen mahallesinde doğmuştur. O mahalle halen mevcuttur. Kendi seyahatnamesinde küçükken mahallede nasıl oyunlar oynadıklarını yazar. Bilahare kız kardeşinin kaçırılması üzerine saraya giderek kaçıran beyi şikâyet ederler. Sonrasında da İstanbul'dan Kütahya'ya dönmezler ve padişahın himayesinde İstanbul'a yerleşirler. Babası Derviş Mehmet Zilli, dedesi Kara Ahmet Efendi'dir. Kütahya'da medfun bulunan dedesinin kabri restore edildi."
İhsan Tunçoğlu'na hem Evliya Çelebi'nin dedesinin kabrinin restorasyonuna hem de gazetemizde yayımlanan yazıya sağladığı katkı için teşekkür ediyorum.
Tunçoğlu'nun iddiasını Erhan Afyoncu'ya aktardım fakat henüz kendisinden bir yanıt alamadım. Dilerse konuyla alakalı görüşlerini benimle paylaşabilir ya da kendi köşesinde değerlendirebilir.
***
'Türkiye'li damat' meselesi
Sabah'ta ve başka mecralarda yayımlanan bir haber bazı okurlarımızın tepkisini çekti. 1872'de Filistin topraklarına yerleştirilen ve orada Kfar Kama köyünü inşa eden Çerkesler hakkındaki haberin başlığı 'Kfar Kamalılar Türkiyeli damatları sevdi' şeklindeydi.
Okurlarımızın tepkisi başlıkla içerik ve fotoğraflar arasındaki uyumsuzluk nedeniyle idi. 90 haneli köyde 12 Türkiye kökenli damat bulunmasının bu şekilde aktarılmasından rahatsız olmuşlardı. Aslında rahatsız olanlar sadece onlar değil, aynı zamanda hakkında haber yapılan köyün sakinleriydi.
Bir okurumuz o köyde yaşayan bir Çerkesin ağzından şunları aktardı:
"Yaşadığımız ülkenin topraklarında bir azınlığı oluşturuyoruz. Malum, öyle ki köyümüzün nüfusu 3000 küsurdur ve yine bilinir ki kültürümüzde akraba evliliği hoş görülmez, karşı çıkılır. Fakat coğrafyanın da etkilediği nüfusumuz sebebiyle maalesef bizler içinde de akraba evlilikleri oluyor. Örnek olarak, beşinci- dördüncü dereceden kuzenler ile vesaire. Son yıllarda, sosyal medya sayesinde dünyanın her yerinden Çerkesler ile iletişime geçebiliyoruz artık. Çerkeslerin çoğunluk olduğu yerlerden biri de Türkiye ama konu ne Türkiye'den bir Çerkesle evlenmek, ne de bir Türkle (kesinlikle konuya zıt). Ayrıca yayınlanan düğün fotoğrafları, gelen gazetecilerin katıldıkları düğündür ki orda damat köyden, gelin ise Çerkesya'dan. Dediğim gibi, artık sosyal medyadan istediğiniz yerden istediğiniz kişiyle tanışabilirsiniz. "Öncelik Türkiyelilerde" diye bir şey söz konusu olamaz.
Asıl problem ise haber başlıklarında Çerkesleri, Türk damat bulmak için sıraya girmiş gibi gösteren haber başlıkları."
Ah bizim şu çarpıcı başlık bulma merakımız!
***
Başlıktaki ifade kime ait?
Sabah Spor sayfasında yayımlanan haberin başlığı: Quaresma Geç Pas Atıyordu. Üst başlık: Beşiktaş'tan Ayrılan İspanyol Golcü Negredo Kartal'daki Günlerini Anlattı.
Bilmeyen okurlar için bir anlamı olmasa da bilen okurlar için haberde ele alınan konu iki futbolcu Beşiktaş'ta birlikte oynarken tartışılan bir konuyla alakalı.
Okurumuz yakındı: "Başlıktaki cümleyi bulmak için dört paragraflık haberi üç kez okudum ama bulamadım."
Okurumuz haklı. Metinde bu anlama gelen bazı ifadeler var. Sözgelimi şöyle diyor Negredo:
"Onun stili dripling ve bire birde adam geçmek üzerine kurulu ve yeteneğiyle bunu kolayca başarabiliyor. Fakat biz forvet oyuncuları topu mümkün olduğunca erken almak isteriz."
Bu cümlelerden dolaylı olarak başlıktaki anlamı çıkarmak mümkün olsa da aynı kelimeler ve cümle haberin metninde yok.
Mevzu sunum olduğunda bu tartışma hep yaşanır. Habere konu kişinin ifadelerini ekleme, çıkarma, yorumlama yapmadan olduğu gibi aktarmamız mı gerekir, yoksa bu ifadeleri özetlesek de olur mu? Özellikle başlıkta...
İncelediğimiz örnek bu tartışma için olabildiğince masum ve savunulabilir, fakat etik açısından en doğrusu olduğu gibi aktarmak, iki nokta işaretiyle tanımlamak ya da tırnak içine almaktır.