Medyadaki yolsuzluk iddialarıyla alakalı yazılarımıza hem okurlarımız hem de çok sayıda meslektaşımız destek verdi. Okur Temsilcisi'ne e-postalar, mesajlar geldi, çeşitli toplantılarda karşılaştığımız meslektaşlarımız hem başından geçenleri anlattı hem de önerilerde bulundular.
Birçok konuşmada ve yazışmada karşılaştığımız ortak tespit şuydu: Gazetecinin maaşı ile yaşam standardı arasında, ikincisi lehine bir uçurum varsa, yolsuzluk ve usulsüzlük olma ihtimali de vardır.
Daha açık bir ifade ile anlatmak gerekirse... Beş bin lira maaş alan bir gazeteci elli bin lira maaş alıyor gibi yaşıyorsa onu dikkatle incelemek gerekir.
Bir gazeteci aylık maaşından artırarak biriktiremeyeceği bir malvarlığına sahipse ortada şüpheli bir durum vardır.
Elbette bu gazeteci aileden varlıklı olabilir. Başka işler yapıyor ve onlardan ek gelirler elde ediyor da olabilir. Herkesi töhmet altında bırakmak doğru değil.
Fakat unutmayalım!
Bir gazeteci için öncelikli, hatta çoğu durumda tek iş gazetecilik olmalıdır. Farklı işleri varsa bile bunlar arasında bir çıkar çatışması ya da birliği yaşanmamalıdır.
Mesleği nedeniyle ya da ondan aldığı gücü kullanarak kendisine hiçbir avantaj sağlamamalıdır.
Yasalar sadece suçla ilgilenir fakat etik kurallar gazetecinin bütün davranışlarını kapsar. Etik ilkelere göre gazetecilerin işleri kitaba uydurmaları yetmez, kendileri hakkında şüphe uyandıracak bütün durumlardan uzak durmalıdırlar.
***
Sabah gazetesi 'trol' mağduru oldu
Aynı konuda şikâyette bulunan onlarca okurumuzdan biri Orhan Kaleli:
"Arkadaşlarımdan biri Sabah gazetesinin bir haberini yayınladı. Ama o kadar saçmaydı ki ben gözlerime inanamadım. Haber şöyle idi: 'Hacı adaylarının heyecanla beklediği gün geldi çattı. Bembeyaz ihramlarını giyen 3 milyon hacı adayı, dilleri (bundan sonrası vahim işte), DİNLERİ ve renkleri farklı milyonlarca Müslüman'ın aynı anda bulundukları tek nokta olan Arafat'ta buluşuyorlar."
Okurumuz önceki yıl yapılan bir hatadan söz ediyor. Konuyu Okur Temsilcisi köşesinde ele aldık. Haberi yapan muhabir ve sayfayı hazırlayan editör özür dilediler.
Biz de yazımızda gazetecilerin basmakalıp ifadelerden uzak durması gerektiğini anlattık, daha dikkatli davranmaları gerektiği konusunda kendilerini uyardık.
Haber düzeltildi.
Peki, nasıl oldu da bu hata şimdi yeniden gündeme geldi?
Cevabı basit: Kötü niyetli bazı kişiler önceki yıl çektikleri fotoğrafı sakladılar. Müslümanların Arafat'ta yeniden buluşması için iki yıl beklediler ve ertesi gün Sabah gazetesine saldırmak için aynı fotoğrafı tekrar piyasaya sürdüler.
Bunun çok ahlaklı ve erdemli bir davranış olmadığı kesin.
Malum kupür sosyal medya mecralarında hızla yaygınlaştı. Kısa mesaj gruplarında büyük bir iştiyakla paylaşıldı.
Tedavüle sokanlar ne yaptıklarının farkındaydı ama bu iletiyle karşılaşan insanların çoğu tarihine bakmadan, bu yılki gazetelerle karşılaştırmadan, hatta internette arama bile yapmadan, ki yapsalardı ilk sırada konuyla alakalı yazımız çıkacaktı, şehvetle paylaştılar. Altına üstüne iğneleyici mesajlar yazdılar, kendilerince dalga geçtiler, hatta hesap sormaya kalktılar.
İşte bu yüzden diyoruz, medya ve sosyal medya okuryazarlığı gereklidir.
***
Mağdurun haklarını koruyun!
Sevgili meslektaşlarım! Bilmiyorum bir gerçeği ne zaman fark edeceksiniz?
Ortada bir cinayet varsa bir katil bir de maktul vardır. Sizin göreviniz maktulü tekrar tekrar öldürmek değildir.
Ortada bir tecavüz varsa bir tacizci bir de tacize uğrayan vardır. Sizin göreviniz tacize maruz kalan kişi ya da kişileri tekrar tekrar mağdur etmek değildir.
Sapığın biri çok sayıda genç kadının görüntülerini onların haberi olmadan, gizli kamera ile kaydetmiş. Dava mahkemede görülmeye başladı, filanca şunu dedi, falanca bunu dedi diye haber yaparken bu genç kadınların isimlerini açık ve seçik yazarsanız, tecavüzcünün onlara yaşattığı utanca ortak olursunuz. Bu kadınlar zaten mağdur, adlarını ifşa ederek bir de siz mağdur etmeyin.
Biraz duygudaşlık yapmayı öğrenin.
Katilin biri çocuk yaştaki bir seyyar satıcıyı öldürmüş. Hangi gerekçe bir insanın öldürülmesini mazur gösterebilir? Ama siz 'yok efendim, o da fazla para istemiş, zaten sokakta yaşayan serserinin biriymiş vs.' diye katilin doğruluğu bile tartışmalı bahanelerini habere koyarsanız cinayet cürmünü hafifletmeye çalışıyorsunuz demektir.
Elbette suçluluğu ispatlanana kadar herkes masumdur. Fakat tacize ya da cinayete maruz kalanlar zaten suçsuzdur. Hiçbir durumda bunu hak edecek bir şey yaptıkları iddia edilemez.
Yapmayın, etmeyin!
Katillerin ve tecavüzcülerin ya da zanlıların değil, mağdurların haklarını koruyun. İlle de birinin sözcüsü olacaksanız onların sözcüsü olun.