Medya tarafından oluşturulabilen yanlış algılara bir örnek verelim: Soru basit: İsrail mi Filistin topraklarını işgal etti; Filistinliler mi İsrail topraklarını?
Ortadoğu tarihini ve İsrail'in kuruluş öyküsünü bilen insanlar için bu sorunun yanıtı açık. Ama tarih algısı medya tarafından şekillendirilen insanlar farklı düşünebiliyor.
Ortadoğu Politikaları Araştırma Enstitüsü IRmep'in internet üzerinden gerçekleştirdiği ankete göre:
Uzun yıllardır hemen her gün Filistin konulu haberler okumalarına ve izlemelerine rağmen ankete katılan ABD vatandaşlarının yüzde 49.2'si Filistinlilerin İsrail'e ait toprakları işgal ettiğine inanıyor.
Kanadalılarda bu oran yüzde 48'de kalırken Meksikalılarda yüzde 55'e, Britanyalılarda yüzde 57'ye çıkıyor.
Peki, nasıl oluyor da bir toplumun önemlice bir kısmı tarihi hakikatlerin hilafına inanabiliyor.
Pek tabii, medya sayesinde... Medyanın lobileşmesinin, bu ülkelerin sözüm ona özgür, bağımsız ve tarafsız medya kuruluşlarının 70 yıl boyunca ısrarlı bir şekilde sürdürdükleri 'objektif' gazetecilik faaliyetinin bir sonucu bu.
Acaba ülkemizde durum nasıl? Hangi saptırılmış medya gerçekleri toplumsal algıyı şekillendirmeye devam ediyor? Madımak ve Başbağlar katliamlarının yıl dönümünde üzerinde düşünülmeye değer bir soru.
***
Panama terzileri
Panama belgeleri ortaya çıktığında bu konudaki kanaatimi belirtmiştim. Kısaca özetleyeyim:
Sızıntı gazeteciliğinin medyayı oburlaştırmasına ve manipüle etmesine izin verilmemeli. Sistem sorgulanmalı.
Her ülke bir diğer ülkenin vergi cenneti olabilir. Panama ve adı geçen hukuk firması off-shore gerçeğinin çok küçük bir kısmı bile değildir.
Panama belgelerinde adı geçen her kişi ve kurum peşinen yolsuzluk suçlusu ilan edilmemelidir.
Şimdilerde bu belgeler medyamızın bir kısmı tarafından zorlama bağlantılar kurarak ve afaki yorumlar yaparak bir siyasi eleştiri aracına dönüştürülmeye çalışılıyor. Listedeki birçok isim görmezden gelinirken birkaçı linçe maruz bırakılıyor.
Olan gazeteciliğe oluyor.
***
161 yıl sonra gelen düzeltme
2014 yılının Mart ayında New York Times'a gelen bir okur mektubu tam 161 yıl önce yapılan bir yazım hatası hakkındaydı. '12 Years a Slave' kitabının yazarı 'Northrop' olarak belirtilmişti haberde. Oysa doğrusu 'Northrup' olmalıydı.
Olaydan gazetede yayımlanan 'düzeltme' sayesinde haberdar olduk. Elbette New York Times için, özellikle başka ülkeler hakkında yaptıkları haberlere bakınca, bir 'doğruluk ve düzgünlük abidesidir' demek zor ama 'düzeltmede zaman aşımı olmadığını' ortaya koyan bu yaklaşım bir takdiri hak ediyor.
Bizdeki gazetelerde maalesef 'düzeltme köşesi' yok. Zaman zaman biz okur temsilcileri okurlardan gelen kimi düzeltme önerilerini köşemize taşıyoruz ama yeterli değil. Mahkeme kararıyla yayımlanan cevap ve düzeltme metinleri ise genellikle bir maddi hatayı tashih etme ya da hakikati ortaya çıkarma amacı taşımıyor.
Kanaatimce bu önemli bir eksiklik ve sorun. Özellikle dijital hafızanın sonsuz hale geldiği günümüzde...
Doğruluk ilkesini güçlendirmek, okurla gazete arasındaki ilişkiyi karşılıklı hale getirmek ve güven tesis edebilmek için gazetelerde tecrübeli editörler tarafından düzenlenen günlük, en azından haftalık, bir düzeltme köşesi ihdas edilmesi yararlı olacaktır.
***
Kadın ve öğretmen
O kurlarımızın da vurguladığı gibi, gazetenin ilk sayfasında yer alan Kadın Öğretmenin Nafaka Oyunu Tutmadı başlığı sorunlu. Çünkü habere konu kişinin hem kadın hem de öğretmen olması başlıkta vurgulanmış.
Habere göre eşlerden biri, boşanma davasında daha fazla nafaka almak amacıyla mahkemeye eşine ait olduğunu iddia ettiği sahte bir dekont sunmuş. Tamam ama bu kişinin mezkur eylemi ile kadın ve öğretmen olması arasında ne bağlantı var? Kadın ve öğretmen olduğu için mi böyle davranmış.
Suçla bağlantılı haberlerde kişilerin etnik kökenlerini, dinlerini, cinsiyetlerini ve mesleklerini başlığa çekmek bu aidiyet gruplarını töhmet altında bırakıcı, ayrımcı bir yaklaşım.
Umarım bir an önce vazgeçeriz.
***
Geçmişle yüzleşme
Zaman zaman Ergenekon ve Balyoz davaları ortamında yargılanmış okurlarımızdan mektuplar geliyor. Özetle: "Paralel yapının etkin olduğu dönemde bize de asılsız iftiralar atılmış ve kumpaslar yapılmıştı. O dönemden kalan bu iftiraların maalesef hâlâ sitelerinizde bulunmasından üzüntü duyuyoruz" diyorlar.
Müşteki okurlarımız haklarındaki beraat kararlarını paylaşıyor; iddiaların yanlışlığını ortaya koyan metin ve belgeler gönderiyorlar.
İncelediğimizde görüyoruz ki bunlar genellikle 'haberin yapılma tarzından kaynaklanan' hatalar. Her zaman olmasa da çoğunlukla okurlarımız haklılar.
Türk siyaseti ve hukuk sistemi bu dönemde yapılan yanlışlarla yüzleşmeye başladı. Türk medyasında da bir tavır değişikliği oldu ama bu değişiklik, haliyle, geçmişte yapılan haberlere yansımadı.
Önerim: Sabah gazetesinin bir komisyon kurması ve özellikle şikâyete konu haberleri yeniden ele alarak gerekli gördüğü takip haberlerini, düzeltmeleri ve açıklamaları, eski haberlerin altına en azından bir link olarak koyması.