Yunanistan'ın iki ana batığı var. Biri kamu, diğeri de finans ağırlıklı büyük şirketler.
Halkın batığı çok az. Faturayı yaratan kötü siyasetçi, işletmeci ve finansçı bütün yükü halka ödetmek istiyor!
O yüzden ortalığa, "Yunan halkı tembel" diye bir şehir efsanesi yayıldı. Giden Başbakan Papandreu, durumun farkına vardı, "Makul bir program için referanduma gidelim" deyince, sırtını finansçılara dayamış, teknokrat bürokrat Avrupalıdan tekmeyi yedi! Şimdi Atina'da katıksız politikacılarla, katıksız teknokratlar dengeyi sağlamaya çalışıyor.
***
Alınan kararlar
sol geleneğin güçlü olduğu Yunanistan'da sendikaların ve muhalefetin engelleriyle karşılaşıyor. O yüzden siyasi istikrar bozuldu. İşbaşına gelen teknokrat başbakan,
Almanya, Avrupa Merkez Bankası ve
IMF'nin aylardır elbirliğiyle hazırlayıp, kurallarını belirlediği programı yürütmeye çalışıyor.
Hal böyleyken
Almanya Başbakanı Merkel, batık Yunanistan'ı kurtarmak için ülkeye bir kontrolör göndermek istedi!
Acaba niye?
***
Öyle ya, komşu, Hazine'nin dümenini AB'ye teslim eder mi?
Türk-Yunan İş Konseyi Başkanı
Selim Egeli, "Yunan halkı yeniden sokaklara dökülür.
Başbakan da buna yanaşmaz" diyor. "Merkel, bu öneriyi krizi çok ağır yaşayan
İspanya, Portekiz, İtalya, İrlanda gibi ülkelere bir çeşit gözdağı vermek için yaptı. Tahvil değişim ihalesi yapan Yunanistan'ı da korkutmak istedi" diye aktarıyor.
Egeli'ye göre, orta yol aranacak.
Gerçekten Yunanistan'daki sorun "ödeme, ödememe" meselesi değil!
Gırtlağına kadar borç içindeki ülkenin ilk etapta borcunun yarısı silindi. Buna rağmen 180 milyar euroluk milli gelirin hâlâ iki katı borcu var. Programı yürütenler çaresiz, "Çılgın gibi faiz dışı fazla verelim, borcu ödeyelim!" diye didiniyor. Alev alev yanan sokaklar buna olanak vermiyor.
Kolay mı? Yunanistan'ın yaşadığını 2001'de yaşadık biz...
***
IMF ve Dünya Bankası ile acı bir programa imza attık. Kemer sıktık. Ürettik, ihraç ettik, büyüdük. Sonuçta ipi göğüsledik. Bu vesileyle o yıllar IMF ile kıran kırana pazarlık yapan ve kısa bir süre önce kaybettiğimiz
bürokratların bürokratı Yener Dinçmen'i rahmetle analım.
Ancak bizim gibi büyüme potansiyeli olmayan Yunanistan'ın yapacağı fazla bir şey yok!
İşadamları devalüasyondan korkuyor. Sendikaların dayatmasından bunalmış. Pek çok Yunan, yatırım ortamı daha iyi olan Türkiye'de yatırım için yer arıyor. Ülkenin en büyük alüminyum sanayicisi Türkiye'de fabrika kuruyor.
Selim Egeli ise durumu şöyle özetliyor:
"Komşu beş yıl böyle çalkalanır. Sendikaların aklı başına gelir. Hükümetler bol keseden maaş ödemeyi keser. AB standartlarına uygun bir durum ortaya çıkar. Muhalefetle hükümet birlikte hareket etmeyi öğrenir."