Türkiye,enerjide sınavdan geçiyor. Dünya Bankası'nın çatısı altındaki Uluslararası Yatırım Anlaşmazlıkları Çözüm Merkez'inde (ISCID) görülen, 10.1 milyar dolar tutarındaki "Libananco" tahkiminde nokta konulacak. Son duruşma iki gün önce yapıldı. Yakında karar belli olacak. Daha önce dikkat çekmiştik. Çukurova ve Kepez Elektrik'in imtiyaz haklarına sahip olan eski patron Cem Uzan, 2- 8 Kasım tarihleri arasında bu tahkimde tanık olarak dinlenecekti.
Duruşmaya katılamamış. Konuyu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı yakından takip ediyor.
Kolay mı?
Dört yıldır 40 milyar doları bulan dört önemli tahkimle uğraşıyoruz. Rumeli Holding'in esas patronu baba Kemal Uzan'ın Polonya üzerinde açtığı tahmin edilen 10 milyar dolar tutarındaki iki tahkimi Türkiye kazandı. Halen Dışişleri Bakanlığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki davayı izliyoruz. Ben şahsen kritik bulduğum Libananco tahkimine odaklandım.
Ümit ediyorum, davanın sonucu Türkiye'yi mutlu eder.
***
İkinci konumuz ise ihale sonucu bir türlü açıklanamayan nükleer santral ihalesi. Danıştay,
"Atıkla ilgili yükümlülükleri fiyatın içine dahil edemezsiniz" diyerek yürütmeyi durdurdu. İnanın, tüm kabine derin nefes aldı, bir güzel
ohh dedi. Çünkü nükleer santral ihalesinde
siyasi bir karar yerine
adli bir karar çıktı.
Böylece, "
Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık" diyen AK Parti hükümeti rahatladı. Bakanlar Kurulu imza atma yükümlülüğünden kurtuldu. Bir yılı aşkın bir süredir devam eden ihale süreci bu şekilde kapandı. İhalenin sonuçlanmasını bekleyen
Rus şirketi ile Türk ortağı
Ciner Holding'e geçmiş olsun diyelim.
Sonuçta "İhale belli olacak" diye beklemeye gerek kalmadı. Danıştay kararıyla ihale süreci tamamlandı. Konu kapandı.
Eğer Türkiye, bu ihaleye,
"hayır" deseydi, yanmıştı. Çünkü Rus şirketi kesinlikle tahkime gidecekti.
Eğer Türkiye, ihaleye
"evet" demiş olsaydı, çok daha kötü bir dönem başlayacaktı. Türkiye olarak bir firmaya; ilgili kurumların çok pahalı bulduğu bir fiyattan, rekabetin olmadığı koşullarda, atık konusunda sorumluluk dahi yüklemeden tesis yaptıracaktı.
***
Sözü uzatmayalım.
Nükleer santral işini
55 yıldır tartışıyoruz.
1974 yılında
Akkuyu için lisans verdik. Hatta bu lisansla nükleer santral için
2000'de yeniden yola çıktık. Olmadı, dört yıl tartıştık ve bu lisansla ihale yaptık. Böylece bir arpa boyu yol alamadık.
Elbette, stratejik konumumuz,
"Nükleer Kulübe" üyeliğimizi zorunlu kılıyor.
Ancak ortada bir sorun var. Madem, nükleer enerji olacak, o halde neden teknolojiye odaklanmıyoruz?
Niçin zenginleştirilmiş uranyum konusunu tartışmıyoruz?
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nda
(TAEK) 600 kişi çalışıyor. Ortalık ziraat ve orman mühendisi kaynıyor. Ama nükleer enerji uzmanı çalışan oranı yüzde 1'i bulmuyor.
Demek ki Türkiye'ye nükleer açılım şart.