Dünyadaki 3 büyük dinin kutsal mekânı, 1.7 milyar Müslüman'ın ilk, 2.1 milyar Hıristiyan'ın şimdiki kıblesi Kudüs... Buraya yönelik her adım, gezegenin huzurunu boza gelmiştir. Tarih değil hatalar tekerrür eder düsturu gereği Trump, elçilik taşıma bahanesiyle bir katliamın tasarımcısı oluverdi.
Gazze'deki halka gerçek mermilerle ateş edip 60 Filistinliyi şehit eden, 3 bine yakın insanı yaralayan İsrail Başbakanı Netanyahu, tarihe "Gazze Kasabı" diye geçiyor olacak. Sponsoru ve azmettiricisi Trump ile adları yan yana yazılarak...
Bu kasabı kim durdurabilir? Türkiye, İslâm ülkelerinin doğal ve güçlü liderliğiyle dünya kamuoyunda böylesi katliamlara karşı net tavır sergileyen tek ülke. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler'deki Kudüs oylaması sürecinden bu yana tutumunu billurlaştıran tek lider.
Gazze Kasabı ve azmettiricisine karşı meşru mücadelemiz elbette ki sürecek. Bu kasabı durdurmada en büyük etkenlerden biri de Amerikan halkı olacaktır. Zira zaten bu kasabı azmettireni de onlar seçmiştir.
Gazze'de Filistinlilere karşı girişilen katliam, bazı yeni kırılmaları tetikleyecektir. Yüzbinlerce insanın acısı, Atlantik'in ötesine aşmıyor olabilir. Mademki empati yoksunu bir ABD var, ölümün acısını hissetmedikçe Netanyahu gibi nice Gazze Kasabı üretecektir.
Gazze Kasabı, 60 Filistinli'yi katledip 3 bine yakın insanı yaralamasını şöyle gerekçelendiriyor: "Meşru savunma." İsrail, yaptığının yanında kâr kaldığını düşünerek böylesi bir yalana sığınıyor ancak o ve yandaşının başlattığı süreci, artık onların durduramayacağını göreceğiz.
Dünya, buna büyük tepki koysa da en gür ses yine bizden çıkıyor. 3 gün yas, ardından Yenikapı'da dev miting düzenliyoruz. Orada Gazze Kasabı ve azmettiricisine karşı güçlü sesimizi elbette dünyaya haykıracağız.